DEĞERLER ÇERÇEVESİNDE OKUL PSİKOLOJİK DANIŞMANLIĞINDA SINIR İHLÂLLERİ
Sınır kavramı, toplumsal ve ruhsal yaşam işleyişinin en temel ihtiyaçlarından biridir. Kişisel sınırlar, mesleki sınırlar, yasal sınırlar ve daha pek çoğunun ortak amacı düzenlemek ve korumaktır; ki insan hem bireysel hem de toplumsal düzeyde belirli bir düzen içerisinde kendini güvende hissedebilsin. Mesleklere ilişkin sınırlar da mesleği icra edecek kişilerin rollerinin tanımlanması, uyması gereken kuralların belirlenmesi, etik ve yasal boyuttaki sorumluluklarını bilmelerini içermektedir; ki söz konusu meslek elemanları güvenli ve özerk bir ortamda hizmet verebilsinler, toplumdaki saygınlıklarını koruyabilsinler. Psikolojik danışmanlık ve rehberlik mesleği, doğrudan insana hizmet eden meslekler arasında kabul, güven, saygı, yetkinlik ve yeterlik gibi değerlerin çok önemli olduğu meslekler arasında ilk sıralarda gelmektedir. Psikolojik danışmanların büyük bir kısmı, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı eğitim kurumlarında çalışmaktadır. Okul ortamındaki çoklu ilişkilerin varlığı, psikolojik danışmanları gerek etik meseleler gerek mesleki roller açısından sınır ihlâlleri ile karşı karşıya bırakabilmektedir. Psikolojik danışma ve rehberlik hizmetinin verildiği diğer çalışma alanlarına kıyasla, okulda çalışmak mesleki sınırların çizilmesini ve korunmasını gerektirecek pek çok durum içerir. Aşağıda, bu tür durumlara örnek teşkil edebilecek senaryolar verilmiştir.
Bu senaryoların herbiri, danışmanın mesleğini icra etme bağlamında tutum ve davranışlarına rehberlik etmesi beklenen ilkeler olan değerlerinin işin içine girmesi gereken durumları resmetmektedir. Öncelikle, danışmanın kendi değerlerinden hareketle içinde bulunduğu çatışmalı durumu doğru algılaması gerekmektedir. Bundan sonra da mesleğini bu değerleri ihlâl etmeden ancak çatışmayı çözümleyecek biçimde davranması, çatışmanın taraflarına neyi ve neden yapacağını ya da yap(a)mayacağını değer temelli gerekçelerle açıklaması beklenmektedir. Bu sürece örnek olabilmesi ümidiyle, aşağıdaki senaryolarda çeşitli durumlar sunulduktan sonra bunların çözümlemesi yapılmış ve spesifik değerler bağlamında çatışmaya yönelik çözüm önerileri sunulmuştur. Çözümlemelerde, ilgili değer kavramları italik olarak yazılmıştır.
Durum 1: Okul psikolojik danışmanlarının, okul yönetiminden gelen herhangi bir etik dışı beklenti karşısında ortak bir duruş sergilememesi. Örneğin; odasında bir öğrenci ile psikolojik danışma görüşmesi yaparken, okul müdürünün danışmanı arayıp – aslında acil bir durum yokken – odasına çağırması üzerine bu danışmanın talebi yerine getirmesi, fakat diğer danışmanların bu talebi meslek etiğine aykırı bulmasından dolayı reddetmesi.
Bu senaryoda ihlâl edilen değerler birlik/beraberlik, kurallara uyma, meslek etiği ve sadakat olarak düşünülebilir. Çünkü danışman mesleki rolünün dışına çıkarak mesleğinin gerektirdiği role sadık kalmamış, mesleğine ilişkin bir kurala uymamış ve diğer meslektaşları ile birlik olması gereken bir durumda tam aksini yapmıştır. Bu senaryonun gerçekleşmesi durumunda okul yönetimi mensupları söz konusu beklentinin genel olarak mesleki rolümüz ile uyumlu olmadığını değil, psikolojik danışmanın kişisel tercihine bağlı olarak gerçekleştirilebilecek bir şey olduğunu düşünecek ve bir sonraki ihtiyaçta tekrar aynı beklentiyi sunacak, beklentiye uymayan psikolojik danışmanı / danışmanları ise görevi üstlenmememiş addedecektir. Böylesi durumların yaşanmaması için okul psikolojik danışma servisinin çalışanlarının belirli zaman aralıkları ile bir araya gelip, mesleğin itibarına zarar verecek potansiyel durumları tartışmalı ve danışmanlar birbirlerini ortak hareket etmeye teşvik edici bir tutum sergilemelidir.
Durum 2: Disiplin kuruluna yönlendirilen bir öğrenci hakkında ilgili psikolojik danışman tarafından okul yönetimine rapor yazılarak öğrencinin davranışı hakkında fikir beyan etmesi.
Esasen bu senaryo, disiplin yönetmeliğinde belirtilmiş ve okul psikolojik danışmanının sorumlulukları arasındadır. Lâkin, her ne kadar öğrencinin lehine yazılması beklenen bir rapor da olsa, psikolojik danışmanın okulun yaptırım sistemi içerisinde yer alması hem etik değildir, hem de mesleki rolüne aykırıdır. Psikolojik danışman, disiplin kuruluna sevkedilmiş bir öğrenci hakkında görüş bildirerek öğrencinin zihnindeki konumuna zarar vermekle kalmayıp, nesnellik ilkesinin gereği olan tarafsızlığı da koruyamamış olacaktır. Bir psikolojik danışmanın varlık sebebi, davranışı değerlendiren ve bunu bir üst merciye rapor eden kişi olmaktan ziyade o davranışın dinamiklerini öğrenci ile birlikte anlamaya çalışan kişi olmaktır. Bunu yaparken güvenilir olmak önemlidir; bunun için de bireye ve bireyselliğe saygı temelinde gizlilik ve gönüllülük ilkelerinin gözetilmesi gerekmektedir. Bu durumun yaşanmaması için disiplin yönetmeliğinde değişikliklerin yapılması gerekmektedir.
Durum 3: Kıyafet yönetmeliği, derse geç kalma ve benzeri okul ve disiplin kurallarına aykırı davranan öğrencilerin uyarılmasına ilişkin yönetim talebinin okul psikolojik danışmanı tarafından yerine getirilmesi.
Bu senaryo, uygulamada pek çok meslektaşımızın karşı karşıya geldiği bir durumdur. Ancak, her yönüyle uzak durmamız gereken, net bir duruş sergilemeyi zorunlu kılan bir durumdur. Psikolojik danışmanın otorite figürü olarak algılanmasına yol açacak her türlü tutum ve davranış, onun mesleki rolüne tamamen ayıkırıdır. Böyle bir talebin yerine getirilmesi, mesleğimizin temel hareket alanı ve öğrenci-psikolojik danışman ilişkisinin en önemli dinamiklerinden biri olan koşulsuz kabule ciddi anlamda zarar verecektir. Elbette kavga eden ve birbirine zarar veren iki öğrencinin yanından geçmek ve hiç müdahale etmemekten bahsetmiyoruz, çünkü hepimiz biliyoruz ki kendine ve/veya başkalarına zarar verme durumunun mesleğimizdeki prosedürü farklı şekilde işlemektedir. Ancak yukarıda resmedilen durumdaki şekliyle (kılık-kıyafet, derse geç kalma) öğrenciyi uyarmak ve yönetmelik kurallarının peşine düşmek psikolojik danışmanın hizmet sınırlarının dışındadır. Bu durum yaşandığında, okul psikolojik danışmanının bu talebi neden yerine getiremeyeceğini okul müdürüne makul bir şekilde açıklaması gerekmektedir.
Durum 4: Okul yönetimi üyeleri ya da branş öğretmenlerinin bir öğrenci hakkında bilgi talep etmesi üzerine psikolojik danışmanın kısıtlama içermeden bilgi aktarması.
Burada psikolojik danışmanın ihlâl ettiği en birincil değer gizlilik ilkesidir. Bu senaryo, bazı psikolojik danışmanlar için çok baştan çıkarıcı bir durum olabilir. Zaman zaman danışmanlık mesleğine yönelik önyargılar (psikolojik danışman odasından çıkmıyor, derse girmediği için öğrenciler ile ilgili yeterince bilgiye sahip olamıyor vb.) danışmanları yeterliliklerini ispat etme çabasına sürükleyebilmektedir. Aslında önyargıların doğru olmadığını ya da yaşanılan örnekler üzerinden tüm meslek mensuplarına yönelik genellemeler yapılmaması gerektiğini bir şekilde göstermek ihtiyacı da doğabilir. Tam da böyle bir ispat sürecinde, gizlilik ilkesini/sınırını çiğneyerek öğrenci ile ilgili tüm görüşme detaylarını öğretmenler ve/veya yönetim ile paylaşarak, öğrencinin ihtiyacını değil psikolojik danışman aslında kendi ihtiyacını karşılamış olmaktadır. Bu nedenle, psikolojik danışmanın kendi ihtiyaçları ile danışanlarının ihtiyaçlarını ayırdedebilmesi büyük önem taşımaktadır. Böyle bir durumun yaşanmaması için okul psikolojik danışmanının, gizlilik ilkesine mümkün olduğunca sadık kalması; şayet okul mensupları ile öğrenci hakkında bilgi paylaşması gerekiyorsa da öğrencinin izni/bilgisi dâhilinde ve gerektiği kadar paylaşması daha uygun oalacaktır.
Durum 5: Okul psikolojik danışmanının öğrenciye önceden bilgi vermeden görüşme yapmak için ailesini okula davet etmesi.
Bilhassa ergenlerle çalışırken, ailesini görüşmeye davet etmeden önce öğrencinin kendisine haber vermemek, onu bilgilendirmemek bir sınır sorunudur. Öğrencinin hangi konuda ve ne sebeple ailesi ile görüşüleceğini bilmeye hakkı vardır. Aksi takdirde, güven ve adalet duygusunun çok daha önem kazandığı ergenlik dönemindeki genç, psikolojik danışmanı ile güven temelli bir ilişki kurmakta zorlanacaktır. Bu durumun yaşanmaması için okul psikolojik danışmanın söz konusu öğrenci ile görüşmesi, neden ailesini çağırmak istediğini kendisine açıklaması yerinde olacaktır.
Durum 6: Okul psikolojik danışmanının sınıf ortamında sınav gözetmenliği görevi alması / almasının beklenmesi. Telafi sınavı olması gereken bir öğrencinin, okulda uygun bir mekân olmadığı gerekçesi ile okul psikolojik danışmanının odasında ve gözetmenliğinde sınava alınması.
Burada psikolojik danışmandan farkında olarak ya da olmayarak ihlâl etmesi beklenen değerler mesleki ilkelere yönelik sadakat ve mesleki sorumluluktur. Bu senaryo, pek çok okul yönetimi tarafından kabul edilen, psikolojik danışmandan aksi beklenmeyen bir durum gibi görünebilir. Ancak, özel okullarda çalışan meslektaşlarımızın zaman zaman okul yönetiminden böyle taleplerle karşılaştıklarını biliyoruz. Ve yine bu meslektaşlarımız arasında bu talebi gerçekleştirenler de oluyor. Okul yönetiminin talebi rasyonalize edecek pek çok gerekçesi olabilir (bu sınavda duracak, sınav saatinde dersi olmayan bir öğretmen bulamadık; bu acil bir durum, o yüzden bir seferlik durmanızı istiyoruz; siz de bu okulun bir parçasısınız, hatta ünvanınız rehber öğretmen, o yüzden burası klinik değil, bize yardımcı olmalısınız; öğrencinin sınava girebileceği tek müsait oda sizin odanız vb.). Gerekçe ne olursa olsun, böyle bir talebi karşılamak, er ya da geç başka bir sınır ihlâlini gündeme getirecektir. Unutmayalım, bir seferlik sınır ihlâli ile bin seferlik arasında fark yoktur. Böyle bir durumun yaşanmaması için, okul psikolojik danışmanının bu talebi neden yerine getiremeyeceğini okul müdürüne ya da müdür yardımcısına makul bir şekilde açıklaması gerekmektedir.
Durum 7: Gün içerisinde okula geç kalan öğrencilerin derse kabul kağıtlarının (geç kağıdı) okul psikolojik danışmanı tarafından yazılması.
Bu senaryo, bir önceki senaryoya göre daha masum bir sınır ihlâli gibi görünebilir. Ancak, böyle görünmesi bu durumun mesleki rollerimiz dışında olduğu gerçeğini değiştirmez. Burada ihlâl edilen değerler mesleki ilkelere yönelik sadakat ve mesleki sorumluluktur. Bazı meslektaşlarımızın kendilerini zaman zaman müdür yardımcısının yardımcısı gibi hissettiklerinden ya da kendilerine böyle bir muamele yapıldığından yakınmaktadırlar. Bizler mesleki rol ve sınırlarımızı anlatmadığımız, savunmadığımız sürece okulun diğer üyeleri bizlerden neyi beklemeleri/beklememeleri gerektiğini bilemez. Böyle durumların yaşanmaması için belirli aralıklarla okul psikolojik danışmanlarının okul yönetimi ile toplantılar yapıp, mesleğimizin sağlıklı ve etik bir şekilde icra edilebilmesi için gereken koşulların önemini aktarılmalıdır.
Durum 8: Çocuğu ile görüşme yapılmasını talep eden bir anne-babanın, psikolojik danışmandan bu talebin kendilerinden geldiğini öğrenciden saklamasını rica etmeleri ve ilgili psikolojik danışmanın da bu ricayı kabul etmesi.
Özellikle lise düzeyinde bu senaryo ile sık sık karşılaşılmaktadır. Genellikle veli toplantılarında aileler görüşmeye gelir ve çocukları ile ilgili yardım taleplerini ilgili psikolojik danışmana iletirler ve kısa sürede öğrenci ile konu hakkında görüşme yapmamızı beklerler. Ancak görüşmeye geldiklerini çocuklarının bilmesini istemediklerini belirtebilirler. Bu durumda psikolojik danışmanın bu talebi kabul etmesi iki açıdan sınır ihlâlini doğurur. Birincisi, gizli bir gündem belirleyip öğrenciyi görüşmeye davet etmek gizlilik ve gönüllülük ilkelerine aykırıdır. Elbette ki okul ortamında çalışmak, gönüllülük ilkesinin işlemediği pek çok durum yaratacaktır. Ama en azından bu senaryodaki gibi, öğrenciyi konu hakkında bilgilendirmek (ailesi ile yapılan görüşme ve içerik) ve psikolojik danışma hizmeti alıp almama kararını ona bırakmak potansiyel bir sınır ihlâlini ortadan kaldıracaktır. Unutulmamalıdır ki bizim danışanlarımız anneler veya babalar değil öğrencilerimizdir.
Durum 9: Öğrenciler ile facebook, instagram gibi sosyal medya ortamlarında arkadaşlık kurması ve bu mecralarda psikolojik danışmanın özel hayatı ile ilgili paylaşımlarda bulunması. Benzer şekilde, okul psikolojik danışmanının bazı öğrencileri ile okul dışında sosyal ortamlarda buluşması, öğrencilerini evine davet etmesi.
Bu senaryo, bazı meslektaşlarımızın sakıncalı görmediği, hatta öğrenci-danışman ilişkisine katkı sağlayabildiğini düşündükleri bir durumdur. Ancak, zannedilenin aksine bu durum mesleki bir sınır ihlâlidir. Sosyal medyada arkadaşlık, profesyonel ilişkinin hudutları dışında kalır. Bu kuralın altında yatan varsayım, sosyal platformlara taşınan profesyonel yardım ilişkisinin tarafsızlık ve danışan odaklılık ilkesine zarar vereceğidir. İkinci durum da sosyal medya kuralına benzer şekilde, danışan-danışman ilişkisine zarar verecektir. Dahası, okul ortamında bir psikolojik danışmanın pek çok öğrencisi olacağı için, bazı öğrenciler ile sosyal ortamda görüşmesi diğer öğrencilerin söz konusu psikolojik danışmanın eşitlik, adalet, tarafsızlık gibi değerler açısından sorgulanmasına sebep olacak ve öğrencilerde güven duygusunun sarsılmasına yol açacaktır. Böyle durumların yaşanmaması için okul psikolojik danışmanının öğrencileri ile onlar mezun olana kadar sosyal medyada arkadaşlık yapmaması gerekir. Benzer şekilde, okul dışındaki ortamlarda da öğrencilerle sosyal amaçlı görüşmekten kaçınılmalıdır.
Görüldüğü üzere, tüm senaryolarda okul psikolojik danışmanı ile okulun diğer paydaşları arasında potansiyel çatışmalar mevcuttur. Çatışmalar yaşamın kaçınılmaz durumlarıdır ve çoğu zaman bir işlevi vardır. Önemli olan ya da gerekli olan çatışmadan kaçınmak değil, çatışmayı etkin bir şekilde çözebilecek becerilere sahip olmamızdır. Yukarıdaki tüm potansiyel çatışmalar okul psikolojik danışmanlığının sınırlarını korumaya ve anlatmaya fırsat yaratacak durumlardır. Dolayısıyla, okul psikolojik danışmanı olarak etkili çatışma çözme becerilerimizi ortaya koyarak, okulun diğer paydaşlarına da rol model olarak mesleki özerkliğimizi maksimum düzeye çıkarabiliriz. “Bu benim görevim değil, bu yönetmeliğe aykırı” gibi cümleler sınırlarımızı korumak için gerekli ama yeterli değildir. Mesleki sınırlarımızın ihlâllerinin ne gibi sonuçlara sebebiyet verebileceğini, iletişim becerilerimizi etkin bir şekilde kullanarak ifade etmek gerekir. Özetle, mesleğimizi etik ve yasal sorumluluklarımızın farkında olarak, sınırlarımızı bilerek ve diğer okul çalışanlarına da bunu yılmadan anlatmaya çalışarak icra etmek, mesleğimizin saygınlığına en değerli katkıyı yapacaktır. Unutmayalım ki, mesleki saygı ve itibar kendiliğinden oluşmaz, oluşturulur.
Teşekkür: Bu makalenin yazımı sırasında değerli katkılarından dolayı Dr. Öğretim Üyesi Kürşad Demirutku’ya teşekkürlerimi sunarım.
Görsel Kaynakça:
https://marketingland.com/survey-chasm-exists-between-brands-and-consumers-on-data-privacy-237815
https://www.lynda.com/Business-tutorials/Cybersecurity/721920/767060-4.html
Ayşegül ARACI İYİAYDIN
Uzman Psikolojik Danışman – Araştırma Görevlisi