Alzheimer, bellek kapasitelerinde gerçekleşen azalmalar, mantıklı düşünme, öğrenme ve iletişim kurabilme yeteneklerindeki bozulmalar gibi semptomlarla karakterize edilen ilerleyici bir bozukluktur. Bu semptomlara ek olarak süreç içerisinde hastaların kişilik değişiklikleri ve diğer psikolojik sorunlar eşlik edebilir (Türkiye Alzheimer Derneği, 2020). Hastaların yaşadıkları bu bozulmalar, bakım verenler ve hasta yakınlarına ciddi sorumluluklar yüklemektedir (Özer, 2010). Bu konuda daha derin bilgiler edinmek adına Alzheimer Hastasıyla Yaşamak başlıklı yazımıza göz atabilirsiniz. Bu karmaşık durumlar karşısında, dünyanın farklı bölgelerinde alzheimer hasta yakınlarına psikolojik destek sağlamaya yönelik çalışmalar gündeme gelmektedir. Mevcut yazımız kapsamında, alzheimer hastalarına yönelik müdahale yaklaşımlarını içeren birkaç çalışmayı inceledim. Şimdi bunlara bir bakalım.
Brezilya’da alzheimer hasta yakınlarının psikofizyolojik semptomlarını hafifletme üzerine yürütülen bir çalışma kapsamında 26 kişiye ulaşılmış ve bu kişiler üzerinde uygulamalar yapmıştır. Çalışma kapsamında Psikoeğitim Grubu ve Bilişsel Davranışçı Terapi(BDT) Grubu olmak iki grup oluşturulmuş ve katılımcılar bu gruplara rastgele bir şekilde dağıtılmıştır. Psikoeğitim grubunda haftada bir kez olmak üzere 60 dakikalık 8 oturum gerçekleştirilmiştir. Ancak araştırmacılar, grup içeriğinin daha çok bilgi odaklı olduğunu ve kişisel deneyim paylaşımının sınırlı tutulduğunu belirtmişlerdir. BDT grubunda ise haftada bir kez olmak üzere 90 dakikalık 8 seans gerçekleştirilmiştir. Bu grupta kişisel deneyimlerin paylaşımına daha çok yer verilmiş, katılımcılar hasta bakımı konusunda yeni ve etkin stratejiler öğrenmeye de fırsat bulmuşlardır. Ek olarak BDT grubunun içeriğinde daha çok hasta yakınlarının günlük yaşam aktivitelerine odaklanılmıştır. Örneğin katılımcılardan hasta bakımını üstlenmenin ardından sürdürmeyi bıraktıkları aktivitelerin düşünülmesi istenmiş, bu aktivitelere devam edebilmeleri için diğer aile üyelerinin de hasta bakım sürecine dahil edilmeleri önerilmiştir. Katılımcılar, bu tarz günlük rutinlerine devam edebilmeleri için hasta bakımına diğer aile üyelerinin dahil edilmesi konusunda cesaretlendirilmiştir. Bu fikir uygulamaya geçirilmeden önce, katılımcıların bu konu hakkındaki duygu ve düşüncelerini ifade etmeleri sağlanmıştır. Gruplardaki uygulama süreçleri boyunca, katılımcılardan günün dört farklı saatlerinde tükürük kortizolları toplanmış ve değerler incelenmiştir. Katılımcılara uygulama süreçlerinin başında ve sonunda uygulanan Beck Depresyon Ölçeği (Beck Depression Inventory), Durumluk-Sürekli Kaygı Ölçeği (State-Trait Anxiety Inventory) ve Algılanan Stres Ölçeği (Perceived Stress Scale) sonuçlarına göre iki gruba katılım gösteren bireylerin de nöropskiyatrik belirtilerinde azalma görülürken, yalnızca BDT grubu katılımcılarının tükürük kortizol seviyeleri ile stres, kaygı ve depresyon düzeylerinde anlamlı bir düşüş yaşanmıştır (Aboulafia-Brakha, Suchecki, Gouveia-Paulino, Nitrini ve Ptak, 2013).
Benzer nitelikte bir başka çalışma da, 2014 yılında İtalya’da gerçekleştirilmiştir. 100 civarında katılımcıyla gerçekleştirilen çalışmada BDT grubu, kendi kendine yardım el kitabının kullanıldığı grup ve kontrol grubu olmak üzere üç grup oluşturulmuştur. Gruplar 7-10 kişilik kapalı gruplar şeklinde oluşturulmuş ve grup süreçleri 15 günde bir gerçekleştirilen 2 saatlik toplantılar şeklinde ilerlemiştir. Kontrol grubuna hiçbir uygulama yapılmamış, kendi kendine yardım kitabı kullanılan gruba kılavuz verilmiş, BDT grubuna ise bilişsel davranışçı teknikler uygulanarak müdahalede bulunulmuştur. Bu uygulamalar sonucunda ise yalnızca BDT uygulamalarının yapıldığı grupta duygusal ve düşünsel değişiklikler olduğu saptanmıştır (Passoni, Moroni, Toraldo, Mazza, Bertolotti, Vanacore ve Bottini, 2014).

Ulusal literatüre bakıldığında ise, benzer nitelikteki bir çalışmanın Sözeri Varma, Kalkan Oğuzhanoğlu, Çulha Ateşci, Karagöz ve Apa (2018) tarafından yürütüldüğü görülmüştür. Alzheimer hasta yakınlarına yönelik psikodramatik yaklaşımı temel alan bu çalışma, Denizli Alzheimer Derneği etkinliklerine katılan 46-83 yaşları arasındaki bireylerle yürütülmüştür. Çalışmaya katılım gösteren bireyler, çoğunlukla alzheimer hastalarının eşleri ve çocuklarıdır. Çalışma, bakım sürecinde sosyal desteğe sahip olanlar ve olmayanlar olarak iki grupta yürütülmüştür. İlk grupta çoğunlukla hastaların çocukları yer almıştır ve bu bireylerin bakım verme konusunda sosyal desteğe sahip olduğu, eğitim düzeylerinin görece daha yüksek olduğu belirlenmiştir. İkinci grupta ise hastaların eşleri yer almıştır ve eşlerin bakım verme konusunda yeterli sosyal desteğe sahip olmadıkları belirlenmiştir. Grup oturumları 2 – 2 buçuk saat sürmekle beraber ilk grupta 11, ikinci grupta 12 oturum gerçekleştirilmiştir. Çalışma sonucunda gruplar karşılaştırılmamış, birlikte değerlendirilmiştir. Grup süreçlerinde psikodrama tekniklerine ve sıklıkla protagonist oyunlarına yer verilmiştir. Bir oyunda anneye alzheimer tanısı koyulması, doktorun bu hastalık hakkında bilgi vermesi ve bu süreçte hissedilen duygular oyunlaştırılmıştır. Grubun ortak sorunu olan bakım verme konusunda diğer aile üyelerinden destek alamama, oturum sürecinde tekrar tekrar ele alınmıştır. Bir diğer oyunda ise hastanın bakım evine yerleştirilmesi gündeme gelmiş, toplumsal tepkiler, suçluluk ve utanç duyguları canlandırılmıştır. Grup süreçlerinin öncesinde ve sonlanmasının ardından uygulanan envanterler sonucunda, sosyal desteğe sahip olan ve görece genç yaştaki katılımcıların depresyon ve kaygı puanlarında daha belirgin düşüşler yaşandığı görülmüştür. Bir diğer ifadeyle, hastaların çocuklarından oluşan grup psikodramatik grup sürecinden verim alırken, hastaların eşlerinden oluşan grubun yeterince süreçten faydalanamadığı görülmüştür. Bu durum, görece daha ileri yaşlardaki bireylerin protagonist oyunlarına uyum sağlayamamasına bağlanabilir. Nitekim bu bireylerin, oturumlarda daha çok konuşmaya ve anlatmaya yöneldikleri, oyunlar esnasında role girmekte zorlandıkları bildirilmiştir.
Sonuç olarak; her ne kadar benimsenen ekoller farklılaşsa da hasta yakınlarının yaşı, hastaya yakınlık dereceleri, eğitim durumları gibi özellikler de dikkate alınarak hazırlanan müdahale programlarıyla hasta yakınlarına fayda sağlanabilmektedir. Çalışmalar, hasta yakınlarının katıldıkları bu programlar sayesinde bilgi eksikliklerini giderdiklerini, özellikle grup süreçlerinde yaşadıkları etkileşimler yoluyla sağaltım yaşadıklarını ve yalnızlık duygularını hafiflettiğini, depresyon, kaygı, stres gibi psikopatolojik semptomlarında hafiflemeler olduğunu göstermiştir (Aboulafia-Brakha ve ark., 2013; Passoni ve ark., 2014; Sözeri Varma ve ark., 2018). Bu sonuçlar, hasta yakınlarına psikolojik destek sağlamanın önemini göstermektedir. Hem hasta yakınlarının yükünü hafifletmek, hem de bu yolla hastaların bakım kalitesini arttırmak adına uygun ve nitelikli müdahale programlarının geliştirilmesine ihtiyaç vardır.
KAYNAKÇA:
Aboulafia-Brakha, T., Suchecki, D., Gouveia-Paulino, F., Nitrini, R., & Ptak, R. (2014). Cognitive–behavioural group therapy improves a psychophysiological marker of stress in caregivers of patients with Alzheimer’s disease. Aging & mental health, 18(6), 801-808. doi: https://doi.org/10.1080/13607863.2014.880406
Özer, S. (2010). Demanslı hasta ve bakım verenlerin yaşam kalitesi. Türk Geriatri Dergisi, (2010), 27-35.
Passoni, S., Moroni, L., Toraldo, A., Mazzà, M. T., Bertolotti, G., Vanacore, N. ve Bottini, G. (2014). Cognitive behavioral group intervention for Alzheimer caregivers. Alzheimer Disease & Associated Disorders, 28(3), 275-282. doi: 10.1097/WAD.0000000000000033
Varma, G. S., Oğuzhanoğlu, N. K., Ateşci, F. Ç., Karagöz, N. ve Apa, F. (2018). Alzheimer hastasına bakım veren yakınlarında psikodramatik grup terapisi. Anadolu Psikiyatri Dergisi, (19), 567-576. doi: 10.5455/apd.293867
GÖRSEL KAYNAKÇA:
https://www.dilgem.com.tr/tr/makaleler/alzheimer-hastaligi-nedir/
https://www.verywellmind.com/what-is-group-therapy-2795760
Onur İbrahim ATAY
Psikolojik Danışman/ Yüksek Lisans Öğrencisi