Sahi anne babalar niçin çocuk sahibi olurlar? Hiç baktın mı etrafına, sorguladın mı ebeveynleri? Ebeveynleri sorgulamak kolay peki ya ebeveyni olmayanlar? Kendine hem anne hem baba olanlar… Onlar yalnız değiller!
Anne-baba çatısı altında olmayıp, olamayıp, yüksek yararı gözetilerek koruma altına alınan çocuklarımız var. Neden mi koruyoruz, bir çocuğu ailesinden daha iyi kim koruyabilir dediğinizi duyar gibiyim. Aile fertleri bir arada ya da hayatta değilse, terk edilmişse, hayatta fakat çocuğa yararlı, sağlıklı birer ebeveyn değilse, çocuğu dilenciliğe, fuhşa, alkole, uyuşturucuya yöneltiyor ya da bu gibi olumsuz davranışlar karşısında savunmasız bırakıyorsa çocuk bedenen, ruhen ve ahlaki olarak korunamıyor ve gelişemiyorsa devlet mekanizması çocuğa çatı olma görevini en iyi şekilde üstlenir.
Filmlerde anlatıldığı gibi soğuk ve karanlık koridorlar, demirden rahatsız yataklardan oluşan koğuşlar, sert ve acımasız şiddet yanlısı yurt çalışanları… Değil, değil…
Belki bir çoğumuzun hayalini kurduğu az katlı, en fazla 12 kişilik blok evler, kocaman bir alan içerisinde rengarenk çiçeklerle kaplanmış, spor aletlerinden tutun basket sahaları bile bulunan, oturma alanları olan bahçeler var artık. Buram buram sıcak yemek kokularının duyulduğu, hatta yemek yapımında çocukların yardımcı olduğu, neşe birlik ve beraberlik seslerinin yükseldiği, üçer kişilik odalar içinde çalışan, üreten, korkmadan büyüyen çocukların evleri var. “Çocuk Evleri Sitesi” adı. Fiziksel olanakların çok iyi olması ile de bitmiyor. Hatta en çok da bunun dışındaki olanaklar ile donatıldığını söylemek yanlış olmaz. Manevi güzellikler ile dolu, örf-adetlerin yaşandığı, komşuluk ilişkilerinin olduğu, hayata etkin katılmaya teşvik eden bir ortam. Meslek elemanları tarafından psikolojik ve sosyal olarak sürekli desteklendiği, yönlendirildiği, güçlendirildiği, korunduğu ve savunulduğu, bakım, sağlık hizmetlerinin verildiği bir ortam.
Evet korunmaya muhtaç çocuklarla ilgili geçmiş çalışmalara, politikalara bakıldığında hukuki ve biçimsel birçok değişiklik görülür. Bu değişiklikler karmaşık olsa da hep ilerleyici ve korumacı olmuştur. Günümüze en yakın olanı ve en çok bilineni “Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu”dur. Sonraki yıllarda (1983), 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu ile “ Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Genel Müdürlüğü” Sağlık Bakanlığı’na bağlı olarak kurulmuş, daha sonra değişikliğe gidilerek Başbakanlığa bağlı hale gelmiştir. Son hali ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak faaliyetler yürütülmektedir. Çocuğun öncelikli olarak aile yanında desteklenmesi yönünde çalışan kurum, bunun mümkün olmadığı durumlarda evlat edinme, koruyucu aile uygulamalarını, bunların mümkün olmadığı durumlarda da kurum bakımını gerçekleştirir. Kurum bakımı kışla tipi kurum bakımını düşündürebilir. Evet bu tarz kurumlarımız vardı fakat çocuğun yüksek yararını düşünerek, sosyal refah devleti olmamızın da etkisiyle kurum şekli ve hizmetin yönü, içeriğinde değişikliklere gidilmiştir. Daha az sayıda çocuğun, ev koşulları altında bir arada olduğu çocuk evleri site modeli benimsenmiştir.

Peki fiziki olarak yeterli donanıma sahip evlerde yaşamak çocuğun mutluluğu için yeterli mi? Elbette değil, bu sebeple de çocuğun psikolojik ve sosyal olarak desteklendiği çalışmalar sosyal hizmet uzmanları ve psikologlar tarafından gerçekleştiriliyor. Multidisipliner bir çalışma ile çocuk, ev içinde, okulda, boş saatinde, mutfakta ve diğer zamanlarında, farklı meslek elemanlarınca da gözlemlenerek ruh sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerin en aza indirilmesi, normal davranışlar sergileyebilmesi, aidiyet duygusu hissedebilmesi açısından değerlendirilip destekleniyor. Elbette kolay olmuyor. Eve yeni katılan bir çocuk için öncelikle uyum problemleri aşılmaya çalışılıyor. Bu konuda profesyonel ruh sağlığı çalışanları ile birlikte çocuğun adaptasyonu çeşitli oryantasyon çalışmaları ile sağlanmaya çalışılıyor. İlk adımın sağlıkla yürütülmesinin ardından bağ kurma aşamasına geçiliyor. Çocuk kimlerle bağ kuracağına karar veriyor, uzman ile diyaloglar boyut kazanmaya başlıyor. Uzman, çocuğun hikayesini, kişilik özelliklerini, hassasiyetlerini bildiği için güven çerçevesi içerisinde uygun yönlendirme yapabilecek konuma yavaş ama etkili şekilde erişiyor. Çocuğun olumlu ve olumsuz kazanımları takip ediliyor, olumlu davranış özellikleri elde ettiğinde o ortamda birey olarak var olmanın, saygı ve sevgi görmenin, dinlenmenin, karşılıklı duygu alışverişinde bulunmanın etkisiyle aslında bir aile ortamı kendiliğinden oluşmuş oluyor.
Modelin amacı koruma altındaki çocukların yüksek oranda “Aidiyet” duygularına etki etmek yönündedir. Bir başkasının evinde kaldığınızda genellikle, “kendimi yabancı hissediyorum, evimin yerini tutmuyor, rahat hareket edemiyorum” gibi cümleler sarf edersiniz. Koruma altındaki kurum bakımında olan çocuklar için de onlara bu hissi vermemek adına, kendilerine ait bir ev ortamı olması gerekliliği çocuk ile çalışan meslek elemanlarını, politikacıları düşündürmüş ve böyle bir proje yapmaya sevk etmiştir. Şimdi onlar da kendilerini ait hissettikleri, ev ortamında kalmaktadırlar. Güven hissi sevgiyi, ardından saygıyı, başarıyı, paylaşmayı, aidiyeti, kardeşliği beraberinde getiriyor, kendinden olanı anlama ve ortak duygular çerçevesinde bir olma, güçlü hissetme vb. daha birçok olumlu duygunun bir arada yaşanmasına olanak sağlıyor.
Sıcak bir aile ortamının kendiliğinden oluşmasından bahsetmiştik. Tüm şartları yüzde yüz sağlamış olsak da öz anne- babanın oluşturacağı sağlıklı aile ortamını hiçbir kurum ne yazık ki sağlayamaz. Bu sebeple de aidiyet duygusunu yüksek oranda kazandırmış olsak bile, ailenin yerini alma ve kurumu benimseme konusunda arada çok ince bir çizgi bulunmaktadır. Meslek elemanlarının, çocuklara yönelik gerçekleştirilecek müdahalelerde bu çizgi ekseninde hareket etmeleri, açık olmaları, çocuğa gerçek olanla olması beklenen arasında yanılgıya düşmeden yönlendirme ve müdahale yapabilmeleri büyük önem taşımaktadır.
Müdahalelerde dikkatli davranma, çocukta etkili ve doğru davranış kalıpları oluşturma, fiziksel, maddi olanakları sunma gibi etmenler bir yana; asıl çalışılması gereken konu, sorunun en temelinde, koruma altına almayı gerektirecek hiçbir çocuğun olmadığı ruh sağlığı yerinde, maddi imkanların yeterli ve yüksek olduğu, donanımlı bir toplum olabilmek…
AYŞE CENGİZ
SOSYAL HİZMET UZMANI
ÜSKÜDAR ÜNİ. YÜKSEK LİSANS ÖĞRENCİSİ