Okul öncesi eğitim cumhuriyetin ilk yıllarıyla birlikte büyük önem kazanmıştır. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kadınların çalışma hayatına girmesiyle eğitimde yerini sistemli bir şekilde almıştır. Ülkemizde yıllardan beri süre gelen okul öncesi eğitim algısı ebeveynlerin işe gitmeden önce çocuklarını güvenli buldukları bir yere emanet etme düşüncesiyle şekillenmiştir. Davranışçı öğrenme kuramının öncüsü kabul edilen isimlerden John Locke insan zihnini boş levhaya (tabula rasa) benzetmektedir. Yani çocuklarımız doğdukları zaman beyinleri boştur, bizim öğrettiklerimiz ve sosyal çevrenin etkisiyle gelişimleri şekillenir. İlk üç yıl çocuklarımızın öğrenmiş oldukları davranışlarda iyi kötü, doğru yanlış ayrımı yoktur. Üçüncü yıldan sonra çocuklarda yavaş yavaş cinsiyet algısı, iyi kötü, doğru yanlış algısı oluşmaya başlar. Bu da okul öncesi eğitimi çocukların sürekli kes, boya, yapıştır yapacağı ve annelerin yalnızca çocukları güvenilir bir ortamda onların işten gelmelerini bekleyeceği sıradan bir kurum olmaktan çıkarmış ve bir eğitim kurumu haline getirmiştir.
Nitelikli bir okul öncesi eğitim çocuğun beş gelişim alanına hitap eder. Bunlar; bilişsel (beyin) gelişimi, psikomotor (kas gelişimi) gelişim, sosyal- duygusal gelişim, dil gelişimi ve öz bakım becerileri olarak sınıflandırılır. Okul öncesi eğitimde çocuğun kendine güvenmesi kadar çoraplarının eşini bulması, kesme işlemini gerçekleştirmesi kadar rakamları tanıyabilmesi, rakamlar olmadan nesnelerle (elma, kalem vb.) basit matematik işlemlerini yapabilmesi; fen ve deneylere merakının uyandırılması kadar kurallı cümle kurabilmesi ve Türkçeyi doğru kullanması da önemlidir. Oyunun çocuğun gelişiminde taşıdığı önem herkes tarafından kabul edilmiş bir görüştür. Öğrenmeyi kolaylaştırmak ve sıkılmalarını engellemek adına bütün etkinlikler oyun ile çocuğa sunulur ve gelişim alanlarının desteklenmesi oyun ile sağlanır. Çocukların kelimeleri oyuncaklarıdır. Çocuk iç dünyasını kelimelerine değil oyununa döker. ‘Kuşlar uçar, balıklar yüzer, çocuklar oyun oynar (Garry Landreth)’.
Saatinde, vaktinde orada olunması gereken mesleklerden biridir okul öncesi öğretmenliği… Sorumluluğu, mesai saatleriyle veya okul binasının sınırlarıyla bitmez. Sabah yenilenmiş bir enerjiyle girdiği kapıdan akşam kulağında çınlayan seslerle çıkar anaokulu öğretmeni. Zihni hala geçirdiği günün özetiyle meşguldür. Çocuğun eğitimi, yemeği, kılık-kıyafeti, tuvaleti, morali… Hepsiyle aynı anda ilgilenmek, çözüm bulmak, yorulmamak, bırakmamak ve olaydan kopmamak zorundadır. Hem zihnen hem bedenen müthiş bir enerji sarf eder. Neyse ki bu özveri asla boşuna değildir. Bunu en iyi gören ve anlayan da çocuklardır. Bir sarılma, bir güzel cümle, bir gülen yüz… İyiki bu mesleği yapıyorum dedirtir.
Okul öncesi öğretmeni, çocukların öz-bakım ihtiyaçlarını da eğitimin bir parçası gibi görmelidir. Ancak anne-babaların beklentileri ve talepleri, öğretmenin motivasyonunu düşürmemeli ve dolayısıyla çocuğun gelişim öğrenme sürecini sekteye uğratmamalıdır.
Değerli okurlarım, sevgili anneler ve babalar; eğitimden beklentimiz nedir? Okul öncesi eğitimden beklentimiz nedir? Okul öncesi öğretmeni, çocuk bakıcısı mıdır? Sizlerden bu soruların cevabını kendi içinizde düşünmenizi istiyorum. Çünkü okul öncesi öğretmeni yukarıda kısaca anlatmaya çalıştığım eğitim programını uygulayarak hiç teneffüs olmadan bazen lavaboya gitmeye vakit bulamadan sınıfta görevinin başında bulunur. Her çocuk bir dünyadır. Öğretmen hep güler yüzle, yüksek enerjiyle, şarkılarla, danslarla her dünyayı tanır, hitap eder, içine alır ve kendi öğretim tarzını belirler. Çocuklar okula alışana kadar öğretmene “anne” diye hitap eder. Çocuk en sevdiği ve hiç paylaşmak istemediği oyuncağını kimseye değil sınıfta öğretmenine emanet eder. Canı acısa, burnu aksa, hasta olsa, midesi bulansa, mutlu olsa, üzülse önce öğretmenine söyler. Oyuna dalar bazen altına kaçırıverir sessizce öğretmeninden sınıftaki arkadaşlarına fark ettirmeden çözüm bulmasını bekler.
Okul öncesi öğretmenleri bazen anne babanın bile fark edemediği problemleri fark eder. Öğretmenlik böyle bir şey; gönüllere dokunmak ve süper kahraman olmak. Kendi içimde çözemeyeceğimi düşündüğüm bir problemle karşılaştığım zaman iç sesim konuşur; “Sen bir süper kahramansın…” Motivasyon sırrım; okul öncesi öğretmenleri çocukların süper kahramanıdır! Okul öncesi eğitimin herkes tarafından bilinçli bir şekilde kabul edildiği günleri görmek umuduyla…
GÖRSELLERİN KAYNAKÇASI
https://www.okuloncesi.info/2017/11/19/okul-oncesi-egitim-nedir/
https://www.sondakika.com/haber/haber-meb-den-okul-oncesi-ve-ilkokul-seviyesi-icin-elif-13186603/
G. İrem KUMRU
Okul Öncesi Öğretmeni