“Tanrı” bir mit değil, insanın içindeki Tanrısallığın ortaya çıkmasıdır (Jung).
Carl Gustav Jung 26 Temmuz 1875 Kesswil, İsviçre’de doğmuş 6 Haziran 1961 Zürih, İsviçre’de ölmüştür. İsviçreli psikiyatr, Analitik psikolojinin kurucusudur. Derinlik psikolojisinin Sigmund Freud ve Alfred Adler ile beraber üç büyük kurucusundan birisidir. Carl Gustav Jung’ın fikirleri üzerinde yaşadığı çevrenin yanında annesinin de etkisi çok büyüktür. Tutarsız davranışlara sahip annesi yüzünden Jung, onu sevmeli mi yoksa ondan korkmalı mı karar veremezdi. Otoriter bir anneye sahip olması onun “anaerkil” bir kuram geliştirmesine sebep olmuştur. Bu sebepledir ki Analitik Psikoloji, hem yutup yok edici, hem de koruyucu kadın imgeleriyle doludur (Aktaş, Özdemir ve Tınkır, 2015). Jung da kendi iç dünyasını annesine benzetmiştir. Bir yanı modern, ruhun sorunlarıyla ilgilenen entelektüel, diğer yanı ortaçağ görünümlü ve ilkeldi. Bu birbirinden farklı kişilikleri kendi kullanımı açısından “No 1” ve “No 2” şeklinde adlandırmıştır (Snowden, 2012).
1907 yılında Freud’la yazışıp fikir alışverişinde bulunmuştur. 1907-1913 yılları arasında Freud’la ortak bir çalışma içine girmiştir. Aralarında 20 yaş fark olması, çalışmalarını baba-oğul ilişkisi içinde sürdürmelerini sağlamıştır. Bu ilişkiden dolayı Freud, Jung’u düşüncelerinin varisi ilan etmiştir. Ve Jung’tan oğlum diye bahsetmiştir (Aktaş ve vd., 2015). Freud’un her kuramının temelinde cinsellik olması Jung’un fikirlerine ters düşmüş ve aralarının bozulmasına yol açmıştır. Freud’a göre libido bastırılmış ama davranışlarımızda rol oynayan cinsel dürtülerdir. Fakat Jung’a göre bu durum cinsel dürtülerle sınırlandırılamaz çünkü dürtülerin kök verdiği enerji cinsel enerji değil ruhsal enerjidir. Bu sebeple libido kavramı yerine psikolojik enerji kavramını kullanmıştır (Ukray, 2014).
1921 yılında yayımlanan “Psikolojik Tipler” adlı kitabında bilincin işlevlerini ve içe dönük-dışa dönük şeklinde farklılaşan davranış modellerini konu almıştır. Daha sonraki dönemlerde bilinç dışını kişisel ve kolektif olarak iki farklı konu başlığı adı altında incelemiştir (Snowden, 2012). Kişilik ise işlevsel bakımdan bilinç düzeyinde faaliyet gösteren “persona”, kişisel bilinçdışı seviyesinde “gölge”, kolektif bilinçdışına ait “anima ve animus” tur (Schultve ve Schultve, 2007).

Jung kuramında 3 ilkeden söz eder. Bunlardan ilki “Karşıtlıklar ilkesi”dir. Jung’a göre hemen hemen her durumun bir zıttı vardır. İyi bir insanın içinde, derinlikte bir yerde kötülük mevcuttur. Ya da anima-animus arketipleri birbirinin karşıtıdır. Persona ve gölge karşıttır çünkü biri toplum tarafından kabul görürken diğeri toplumdan dışlanır. İkinci ilke “Eşitlik ilkesi”dir. Yaşamın içinde bulunan bu karşıtlıkların eşit dağılımıdır. Birbirine içten bir şekilde yardım ederken, aynı anda ona kötü bir şey yapmayı istemek mümkündür. Her insanın içinde saf, masum bir yön olduğu kadar vahşi, kötü bir yön vardır ve bu yönler eşit olarak dağılmıştır. Üçüncü ilke ise “Entropi ilkesi”dir. Bu ilke de zıtlıkların bir arada olmasıdır (Jung, 1998).
Jung, kişiliğin tümünü psişe olarak adlandırır. Psişe, bilinçli ya da bilinçdışı tüm duygu, düşünce ve davranışları içerir. Psişe, birbirinden farklı biçimde çalışan birbiriyle etkileşim halinde bulunan bilinç, kişisel ve kolektif bilinçdışı sistemlerini içerir (Geçtan, 2014). Jung’un Analitik Psikolijisinde bilincin ‘Duyum’, ‘Düşünce’, ‘Duygu’ ve ‘Sevgi’ işlevleri vardır (Snawden, 2012).
İçinde yaşadığımız toplum, bizden kendi değerlerine uyum sağlamamızı bekler. Toplum her zaman her şeyi kabullenemez. Biz de toplumun beklentilerine göre davranırken bazı davranışlarımızı bastırarak bilinçdışına iteriz. Bastırma zaman zaman o kadar başarılı gerçekleşir ki kendimizi ciddi anlamda göründüğümüz gibi olduğumuza inandırırız. Bu bastırma her zaman sağlıklı bir şekilde gerçekleşmez. Bastırma bu bağlamda kişinin kendi yaşamı ile ilgili olan kişisel bilinçdışına ait olan gölgeleri barındırır. Bunların asla yok olmadığını söylemek mümkündür (Aktaş ve vd. 2015).
Jung, her ne kadar Freud ile birlikte çalışsada özgün bir kuram oluşturmayı başarmış zamanında birçok kişi tarafından eleştirilmiş olmasına rağmen kendi döneminin çok ötesine uzanan etkisi onu 20. yy’ın en büyük düşünürlerinden biri haline getirmiştir (Snowden, 2012).
KAYNAKÇA
- Aktaş, K., Özdemir, Z. ve Tınkır, N. (2015). Carl Gustav Jung: Analitik Psikoloji, İstanbul Üniversitesi: Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi.
- Gençtan, E. (2014). Psikanaliz ve sonrası, İstanbul: Metis Yayınları.
- Jung, C. (1998). Analitik psikolojinin temel ilkeleri: Konferanslar (K. Şipal, Çev.). İstanbul: Cem Yayınları.
- Schultz, D., & Schultz, S. (2007). Modern psikoloji tarihi (Y. Aslay, Çev.). İstanbul: Kaknüs Yayınları.
- Snowden, R. (2012). Kilit fikirler: Jung (K. Atalay, Çev.). İstanbul: Optimist Yayınları.
- Ukray, M. (2014). Jung psikolojisi. Ankara: Yason Yayınları.
Ferhat BAYOĞLU
Psikolojik Danışman