YARATICILIK VE GESTALT TERAPİ

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 3 Dakikadır.

İnsanların terapiye gitme amaçları kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Terapiye bir rahatsızlık ya da bir kriz durumunda gidebildikleri gibi kendini keşfetmek ve kendi potansiyeline ulaşmak isteyen kişiler de terapiye gidebilirler. Bu noktada Gestalt terapisinin amacı, kişinin bütünleşmesine ve büyümesine yardımcı olmaktır (Bilgin, 1998). Bu yüzden Gestalt yaklaşımı sadece sorunlarla ve bozukluklarla ilgili değil, aynı zamanda kişinin yaşamından zevk almasıyla da ilgilidir. Gestalt terapisi yaratıcılığı ve spontanlığı vurgulayarak kişinin kendisine koyduğu kısıtlamaları ve engellemeleri kaldırabilir. Gestalt terapisi, danışanın yaratıcı gücünü destekleyerek ayrışmış parçalarını bütünleştirmeyi hedeflemektedir (Atılgan, 2020). Terapide yaratıcı bir tarzı benimsemek her zamanki çözümlere daha az bel bağlamak ve daha çok yeni çözümler üretmek anlamına gelmektedir (Akkan, 2010).

Yaratıcılık, Gestalt terapi yaklaşımında akla gelen ilk kavramlardan biridir. Gestalt yaklaşımına göre yaratıcılığın iki temel öğesi bulunmaktadır. Bunlar otantiklik ve spontanlıktır (Ergin, 2018).

Otantiklik, genellikle “gerçek” ya da “özgün” anlamına gelmektedir. Otantik olmak görülecek, duyulacak ve dokunulacak olanı görmek, duymak ve ona dokunmaktır. Otantikliğin temeli, kişinin yaşam üzerindeki kendi eşsiz damgasını hissetmesidir. Kişinin kendisini ortaya çıkartması, kendisi olmasıdır. Otantikliğin zıddı ise “anonim” olmak, yani var olmamaktır. Görülen ve aktif olan kişiler anonim değildirler.  Kendi yaşamlarının sanatçıları olan otantik kişiler yaratıcıdırlar (Just, 2002; Akt. Ergin, 2018). Kendi eylemlerinin yazarlarıdırlar ve bu sebeple de otantiktirler. Geçmişine ait tamamlanmamış işlerden ve geleceğe yönelik gerçekçi olmayacak beklentilerden arınabilen, mevcut anla temasta kalabilen ve aynı zamanda çevresiyle de iyi bir temas kurabilen kişiler otantik kişilerdir (Korb ve ark., 1989; Akt. Ergin, 2018). Kişinin otantik bir şekilde yaşaması demek, yaşamında özgür ve sorumlu olduğu, aynı zamanda da ölümlü olduğu gerçeğiyle yüzleşerek bütünlük içinde yaşamayı seçmesi anlamına gelmektedir. Perls ve arkadaşları (1951; Akt. Ergin, 2018) kişinin yaratıcılığını ve organizma/ çevre arasındaki uyumu birbirlerinin kutbu olarak değerlendirmektedir. Biri olmadan diğerinin var olabilmesi mümkün değildir. Bu bağlamda, kişinin otantik olabilmesi demek, çevresi ile uyum içerisindeyken bireysel özelliklerini sürdürebilmesi; yani hem çevresiyle bağlantıda hem de kendine özgü olabilmesi anlamına gelmektedir (Ergin, 2018). Otantik bir kişi hem çevresinden etkilenir hem de bireyselliği ve yaratıcılığıyla çevresini etkiler. Bu sayede benliği sürekli olarak beslenir, değişir ve bütünleşir. Kendi yaşamının öznesi olan otantik kişi, yaşamında kendi izini bırakır.

Her şeyin bir bütün olarak algılanmasıyla ilgilenen gestalt psikolojisi yaratıcılığa bütünlük açısından bakmaktadır. Yaratıcılık yerine “üretken düşünce” ya da “sorun çözme” kavramlarını kullanan Gestalt’çılara göre; bir sorunun çözümü bulunmaya çalışılırken ögeler toplanmaz, sırayla hareket edilmez. Sorun bir bütün içinde görülerek çözüme ulaştırılmaya çalışılır veya tamamlanması gereken bir bütün şeklinde görülür. Çözüm basit ögelerin analiziyle kavranmaz (Bilgin, 1998). Wertheimer, aslını kaybetmeksizin bütünü parçalara bölmenin yaratıcı düşünce sürecinde önemli bir rolünün olduğunu söyler. Süreci aşamalı bir şekilde görmemek yerine bir bütün olarak görmek vurgulanır (Bilgin, 1998). Gestalt’çılar yaratıcılık terimini ‘üretken düşünce’ ve ‘sorun çözme’ kavramıyla ifade etmektedirler. Wertheimer, yaratıcı düşünceyi sürekli kullananları toplumun üstün kişileri olarak tanımlar. Bu kişiler düşünme sürecinde zihinsel yetenekleri merkezîleştirip yeniden örgütler ve tekrar merkezleştirirler. Olayların esasını bulmaya çalışırlar. Bununla birlikte Wertheimer yaratıcı düşünmenin yalnızca zihinsel problemlere özgü bir süreç olmadığını, toplumsal ilişkilerde de kullanılabilen bir süreç olduğunu belirtir (Akt. Bilgin, 1998).

Gestalt kuramında yaratıcı davranışa bakış ise, çözülmesi gerekli olan sorunların ya da ortaya çıkan zorlukların fonksiyonu olarak, belirli bir durumu yeni bir bütün içerisinde yeniden keşfetmektir. Gestalt kuramcıları, sorunu tamamlanması gereken tamamı olmayan bir bütün olarak görmektedirler. Sorun ve çözümler karşısında yaratıcı davranıştan söz etmelerine karşın yaratıcılık sürecini açıklamazlar (Akkan, 2010). King, Wertheimer, Keller ve Crochetière (1994; Akt. Akkan, 2010). Gestalt kuramını destekleyen görüşleri ile yaratıcı sürecin gerçekleşmesi için düşünce sürecinin parçalara ayrılması ve yeniden yapılandırılması gerekliliğini vurgularlar.

İfade edilen özellikler ışığında Gestalt teorisinin yaratıcı sürece etkisi, yaratıcı düşünceye katkısı ve görsel algılamadaki önemi büyüktür. Gestalt psikoloji kuramı, yaratıcılığa çözülmesi gerekli olan sorunların parçalara ayrılarak, yeni bir bütün çerçevesinde yeniden keşfedilmesi ve ardından yeniden yapılandırılması olarak bakar.

Kaynakça

  1. Akkan, E. (2010). Orta öğretimdeki üstün yetenekli öğrencilerin duygusal zekâ ve yaratıcılık düzeylerinin yaşam doyumlarını yordama gücü (Yayınlanmamış yüksek lisans tezi). Gaziosmanpaşa Üniversitesi.
  2. Atılgan, S. (2020). Klinik Psikoloji: Bilim Ve Uygulama. Türk psikologlar derneği yayınları.
  3. Bilgin, A. (1998). Bütünüyle gestalt terapi.  Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 10(1), 181-189.
  4. Ergin, B. E. (2018). Gestalt terapi yaklaşımı ve yaratıcılık.  Temas: Gestalt Terapi Dergisi, 2 (2), 63 – 86.

Görsel Kaynakça

  1. https://bilimvirusu.com/yaraticiligi-aliskanlik-haline-getirin/
  2. https://www.ahmetazgin.net/gestalt-kurami/

Sümeyye Nur ŞENER

Psikolojik Danışman