İnsanoğlunun yeryüzündeki var olma savaşımı milyonlarca yıldan beri sürmektedir. Bu savaşta biyolojik yapımız değişen koşul ve durumlara uyum sağlamayı başarmıştır. Peki var olma savaşımızda savaşı sürdüren ve yeni durumlara uyum sağlayarak evrimleşen sadece biyolojik yapımız mıdır? Biyolojik yapının üzerinde filizlenmiş olan ruhsal yapımız da benzer bir evrimi ve uyum sürecini yaşamaktadır. Bu süreç içerisinde ilkel alt-benlikten (id) ayrımlaşan ego (benlik) gelişmiş ve ego bazı savunma silahlarını geliştirmiştir. Tıpkı vücudumuzun sahip olduğu biyolojik savunma silahları gibi. İnsanda biyolojik dürtülerden başka bu dürtülere ikincil olarak bunlardan köken alan toplumsal veya bireysel gereksinimler ve dürtüler oluşur. İnsanlar değişen toplumun bazı değişkenlerine (korku, yalan, tehdit vb.) uyum sağlayabilmek için çeşitli savunma mekanizmaları geliştirmişlerdir.
Sigmund Freud’un temelini attığı ve Anna Freud’un geliştirdiği ego savunma mekanizmaları geçmişte olduğu gibi günümüzde de psikanalizin temel yapıtaşı olan konularından biridir. Savunma mekanizmaları (SM), DSM-IV te “bireyi kaygıya ve iç ve dış stresörlerin farkındalığına karşı koruyan otomatik psikolojik süreçler” olarak tanımlanmaktadır (Amerikan Psikiyatri Birliği, 1994). SM’ler, çatışma ve anksiyeteye yol açan ihtiyaçların engellenmesi ve özellikle de benlik saygısını ve/veya benliğin bütünlüğünü tehdit eden durumlar sonucunda ortaya çıkan gerilimi, geçici bir süre için de olsa yatıştırmak ve/veya uyum sağlamada kullanılır ve kişiliğin gelişiminde önemli bir faktördür. Ancak savunma mekanizmalarının kullanımının işlevsel olduğu gelişim döneminden bağımsız bir şekilde devam ettirilmesi, baskın bir şekilde kullanılması ve kişiliğin bir parçası haline getirilmesi psikopatolojiye yol açmaktadır (Bilge, 2018).
Savunma mekanizmaları kişiyi korkulardan, utanç durumlarından, gerilimlerden, yüksek heyecan durumlarından, vicdani zorluklardan vb. birçok durumdan korumak için bir çeşit egonun kendi algılarını kapatması durumudur da denilebilir. Ego algılarını kapatırken iyi mi yapıyor yoksa işini daha da mı zorlaştırıyor dersiniz? Bir bakıma iyi yapıyor diyebiliriz çünkü eğer bu savunma durumu olmasaydı korkularımız, vicdanımız, takıntılarımız bize neler yapardı, bizi yer bitirirdi muhtemelen. Diğer taraftan bakacak olursak bunları aşırı şekilde kullanmak nasıl zararlar veriyor bizlere. “Gerçeklerden kopukluk”, egonun bu tarz savunmalara aşırı şekilde başvurmasının kaçınılmaz sonu.
Bizim kültürümüzde Nasrettin Hoca diye bir asli karakter yer alıyor. Herkesin gülüp eğlendiği hikayeler ve fıkraların temel kahramanı. Nasrettin Hoca’nın fıkralarına gülerken hiç fark ettik mi bilmiyorum ama fıkraların birçoğu savunma mekanizmaları ile doludur. Kim bilir belki de Freud ailesi bu araştırmalar sırasında Nasrettin Hoca’dan esinlenmiştir ve tabii ki bunun cevabını asla bilemeyeceğiz.
Fıkra:
Hoca, bir gün eşeğine binmiş, evine gelirken şiddetli bir deprem olmuş. Hoca hemen eşekten inip secdeye kapanmış, şükretmiş. Sebebini soranlara demiş ki:
-Nasıl şükretmeyeyim, iyi ki evde bulunmadım. Bizim harap ev, mutlaka yıkılmıştır. Yıkılmadıysa bile evde bulunsaydım yıkılacak diye çoktan yüreğime inerdi (Gölpınarlı, 2016: 102).
İlgili olduğu savunma mekanizması: Polyanna Mekanizması.
Yorum ve Değerlendirme: fıkrada deprem olduğunda evinde olmadığına şükretmesi, “Kişinin, tersine kanıtlara karşın, her şeyin güzel, insanların iyilik dolu olduğuna inandığı, her olayın iyi yanını düşünerek avunduğu bir savunma mekanizması” (Bakırcıoğlu, 2016: 1245) olan Polyanna mekanizmasına örnek olarak gösterilebilir.
Fıkra: Bu Hayvan Solak
Bir gün Hoca kervanla uzak bir yere gidecekmiş. Hareket günü gelmiş. Kervancı Hoca’nın bineceği katırı binek taşının yanına getirmiş. Hoca, yanlışlıkla sağ ayağı yerine sol ayağını atınca hayvana ters binmiş. Yolcular gülmeye başlamışlar:
-Hoca katıra böyle mi binilir? demişler, sen ters bindin.
Hoca:
-Hayır, demiş, ben ters binmedim, bu hayvan solak… (Çotuksöken, 2003: 81).
İlgili Olduğu savunma mekanizması: Mantığa bürüme savunma mekanizması.
Yorum ve Değerlendirme: fıkrada katıra ters binişini hayvanın solak olması ile açıklaması, mantığa bürüme savunma mekanizması ile açıklanabilir. Mantığa bürüme, “…bireyin yapmış olduğu belirli bir davranışı hafifletici mazeretler bulma biçiminde kendisini gösterir. Birey mazeretler bularak, kendi davranışını olduğundan daha az yanlış, ya da tuhaf gösterme eğilimindedir.” (Cüceloğlu, 2003: 301). Bu bakımdan Nasreddin Hoca da sergilediği davranışları olduğundan daha mantıklı göstermeye çalışmıştır. Fıkralarda ve daha birçok durumda karşımıza çıkan ve gerçeği yansıtmayan durumlarda, farkında olmadan savunma mekanizmalarını kullanmış oluyoruz ya da bunların kullanıldığına şahitlik etmiş oluyoruz.
KAYNAKÇA
Amerikan Psikiyatri Birliği (1994) Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı, dördüncü baskı (DSM-IV) (Çev. Ed.:E. Köroğlu) Hekimler Yayın Birliği.
Bakırcıoğlu, R. (2016). Ansiklopedik Eğitim ve Psikoloji Sözlüğü. (Genişletilmiş 2. baskı). Anı Yayıncılık.
Bilge, Y. (2018). Kişilik Bozuklukları ve Savunma Mekanizmaları. Electronic Turkish Studies, 13(154-156).
Cüceloğlu, D. (2003). İnsan ve Davranışı. Remzi Kitabevi.
Çotuksöken, Y. (2003). Anadolu ve Dünya Bilgesi Nasreddin Hoca ve Fıkraları. Toroslu Kitaplığı.
Gölpınarlı, A. (Haz.). (2016). Nasreddin Hoca. İnkılâp Kitabevi.
FERHAT BAYOĞLU
Psikolojik Danışman