İnsanoğlu var olduğu günden bu yana mutluluk arzulanan bir hazine olmuştur. Bu nedenle toplumlar mutluluğa ulaşmak için sürekli bir arayış içinde olmuşlardır. Sokrates’in ifadeleri baz alınarak kabul edilebilir ki mutluluk, varlığına ihtiyaç duyulan temel bir öz değerdir. Bu nedenledir ki, “İnsan neden mutlu olmak ister?” sorusuna cevap aramak gerekmemektedir. (Şehirli ve Taşkent, 2017).
İnsanların bir kısmı hayatta mutlu olmak için başarmaları gereken önemli işlerin olduğuna inanmaktadır. Meslek sahibi olmak, aşkı bulmak, para kazanmak buna örnek gösterilebilir. İnsanların büyük bir çoğunluğu ise, mutlu olmak için daha çok çalışması gerektiğine inanmaktadır. Birçok şirket ve okul aynı başarı formülünü uygulamakta; daha çok çalışırlarsa daha başarılı olacaklarını ve daha başarılı olurlarsa, daha mutlu olacaklarına inanmaktadır. Peki, mutluluk ve çalışmakla ilgili yapılan araştırmalar bu formülü doğrular nitelikte midir?
Shawn Achor, Harvard Üniversitesine kabul edilmiş öğrenciler üzerinde yaptığı araştırmasında öğrencilerin Harvard Üniversitesine girmelerini sağlayan başarıları için ne kadar mutlu olurlarsa olsunlar 2 hafta sonra öğrencilerin beyinlerinin orada olmanın ayrıcalığına değil iş yüküne, rekabete ve strese odaklandığını bulmuştur (Achor, 2013).

Shawn Achor yaptığı çalışmalar sonucunda elde ettiği bulgularda kişilerin dış dünyaları hakkında ne kadar çok şey bilinirse bilinsin, uzun vadeli mutluluğun sadece %10’unun tahmin edilebilir olduğunu; geri kalan %90’ının ise dış dünya tarafından değil, beynin dış dünyayı algılama biçimi tarafından belirlendiğini keşfetmiştir. Bulgulara göre iş başarısının sadece %25’i IQ’ya göre, %75’i ise iyimserlik, sosyal destek ve stresi tehdit yerine bir mücadele olarak görebilme yeteneğine göre belirlenebilmektedir (Achor, 2013). Beyin ne zaman başarılı olsa başarının görünüş şeklinin değiştiğini belirten Achor, iyi notlar alma hedefi belirleyen birinin iyi notlar aldığında bu sefer daha iyi bir okula gitme, daha iyi bir iş bulma şeklinde ilerleyen hedefler silsilesi oluşturduğunu ifade etmektedir. Bu şekilde mutluluk başarıyla endeksli ise beyin hiçbir zaman başarıya ulaşamaz. Bu ifadeden yola çıkarak insan beyninin başarıya endeksli halinin mutlulukla ters orantılı olduğu söylenebilir. Toplum olarak yapılan şey mutluluğu kavramsal bir ufka doğru itmekten başka bir şey değildir. Bu şekilde mutluluğun önüne taşlar dizilmektedir.
Birey hayatı içerisinde yaşantılarına pozitif yaklaştığında, otomatik olarak fiziksel ve bilişsel olarak da enerjik, yaratıcı, esnek ve üretken bir hale bürünebilmektedir. (The Happıness Advantage). Birey eğer bir aktiviteyle çok fazla meşgul olursa bu durum kendisinin düşüncelerini etkiler ve Tetris etkisine sebep olur. Tetris etkisi insanların çok fazla zaman ayırdıkları etkinliklerin onların duygu ve düşüncelerini etkilemesine verilen isimdir. Tam aksine insan beyni stres, olumsuzluk ve başarısızlığa odaklanan bir düzenekte sıkıştığında ise kendini gerçekleştirmiş kehanet devreye girmekte ve insan kendini başarısızlığa itmektedir. (Shawn Achor, 2013).

Olumlu duygular, beynimizi dopamin ve serotonin ile doldurmakta ve sadece bizi iyi hissettiren kimyasallar değil, beynimizin öğrenme merkezlerini de daha yüksek seviyelere çevirmektedir. Yeni bilgileri düzenlememize, bu bilgiyi beyinde uzun süre tutmamıza ve daha sonra daha hızlı almamıza yardımcı olmaktadır. Böylelikle daha hızlı ve yaratıcı düşünmemizi, karmaşık analiz ve problem çözmede daha yetenekli hale gelmemizi ve yeni şeyler yapmanın yollarını görüp icat etmemizi sağlayan daha fazla sinirsel bağlantı kurmamızı ve sürdürmemizi sağlamaktadır (Shawn Achor, 2013).
Csikszentmihalyi yıllar süren bilimsel araştırmaları sonrasında insanın mutlu olduğu anların; kendilerini bir etkinliğe başka hiçbir şeyi umursamayacak kadar kaptırdıkları ve kendi sınırlarını zorladıkları anlar olarak belirlemiş ve bu halin de adına “akış” ismini vermiştir (Şehirli ve Taşkent, 2017). Örneğin birey bir kitabı okurken daldığı hayalden, çağrılsa bile duymaz, işte o anlarda birey akış yaşamaktadır. Akış yaşamaya örnek olarak uzun yolların sohbet arkadaşı olduğunda çabucak bitmesi gösterilebilir.
Shawn Achor daha pozitif olmak için bireylere öneriler de sunmaktadır. Öncelikle meditasyon yapılabilir. Yapılan araştırmalar meditasyondan hemen sonra memnuniyet ve sükûnet duygusunun yanı sıra yüksek farkındalık ve empati duygusunun yaşandığını göstermektedir. Fiziksel aktivite stres ve kaygıyı azaltarak akışa girmemize yardımcı olur bu sayede iş performansımız artar. Bu sebeple egzersiz yapılmasını tavsiye etmektedir. Art arda 21 gün boyunca yapılan 2 dk’lık sürede beynin daha iyimser ve başarılı bir şekilde çalışması sağlanabilmektedir. Bu çalışmada insanlar 21 gün boyunca her gün minnettar oldukları 3 şeyi yazmaktadır. Böylece beyin dünyayı daha pozitif görmeyi sağlayan bir yöntem geliştirmektedir. Bir diğer yöntemde ise, kişilerden 24 saat boyunca başlarına gelen bir pozitif olayı kayda geçirmeleri istenmektedir. Bu şekilde beyin o pozitif olayı yeniden yaşamaktadır (akt. Shawn Achor, 2013).
Yapılan çalışmalar göstermektedir ki Çok Çalış > Başarılı Ol > Mutlu Ol denklemi yerini Mutlu ol > Çok Çalış > Başarılı Ol denklemine bırakıyor.
Psikolojik Danışman
Sümeyye Nur KANDEMİR
Kaynakça:
- Achor, S. (2013, 16 Haziran). The happy secret to better work (Video). Erişim adresi: https://www.youtube.com/watch?v=LqeAiz691-s
- Şehirli, M. ve Taşkent, Z. (2016). Bireysel mutluluk ile bireysel iş performansı arasında doğrusal bir ilişki var mıdır? Turkish Journal of Marketing, 3 (1), 150-163.
- The Happiness Advantage. (2019, 15 Ekim). Erişim Adresi: https://www.shawnachor.com/the-books/the-happiness-advantage/
- Shawn Achor, (2013). The Happiness Advantage by Shawn Achor. Erişim Adresi: https://www.samuelthomasdavies.com/book-summaries/psychology/the-happiness-advantage/
Görsel Kaynakça:
- https://pi-no.tumblr.com/post/137319965339/pinokyo
- https://aklinizikesfedin.com/mutluluk-bir-ruh-halidir/