Beni Kıyafetimle Anlayabilir Misin?

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 6 Dakikadır.

Tolstoy, “İnsan acı duyabiliyorsa canlıdır. Başkasının acısını duyabiliyorsa insandır.” Sözüyle bireylerin birbirlerini anlamalarının önemine vurgu yapmıştır. Günümüz toplum düzeni içerisinde varlıklarını sürdürmekte olan her bireyin zaman zaman anlaşılmaz ve yalnız hissettiği düşünüldüğünde “başkasının acısını duyumsamak” oldukça önemlidir.

Toplumsal yaşam içerisinde belirli kalıplar içerisine sokulan insan kavramı ve kavramın oyunculuğunu yapan bireyler, birbirlerini anlamaya çabalarken bu kalıplardan faydalanmaktadır. Örneğin, bireyler şık giyimli bir bireye yardım ederken daha aceleci ve istekli olmakta, dilenen bireylerden kaçınmakta, sahip olduğu mesleğe göre kategorilere sokulmaktadır. Nitekim, bireylerin kendi yaşam deneyimleri, kişilikleri, ruh halleri göz ardı edilerek bu gibi kalıplarla “anlam” arayışına gidilmektedir. Kısacası insan, duyumsadığı minimal anlamlarla karşısındakine “anlaşıldı” damgasını vurmaktadır.

Cortex dergisinde yayınlanan ve anlamanın en önemli kavramı olan empati ile ilgili güncel bir araştırma kadınların kıyafet tercihleri ile empatik tepki alma düzeyleri arasındaki ilişkiyi incelemiştir. İtalya Trento Üniversitesi’nden Cogoni ve arkadaşlarının 19’u kadın toplam 36 katılımcı üzerinde yapmış oldukları “Cinsel Olarak Nesneleştirilmiş Kadınlar İçin Azaltılmış Empatik Tepkiler: Bir fMRI Araştırması” adlı araştırma sosyal acının davranışsal ve nöral temsillerinin, hedefin cinsel nesneleştirilme derecesi ile nasıl düzenlendiğini araştırmıştır. Araştırma sonucu cinsel olarak nesneleştirilmiş kıyafetler giyen kadınlara, nesneleştirilmemiş kıyafetler giyen kadınlara oranla daha az empatik tepkiler verildiğini ortaya koymaktadır. Araştırmada cinsel olarak nesneleştirilmiş kıyafetler kısa bir elbise, topuklu ayakkabı ve ağır makyaj olarak tanımlanırken, nesneleştirilmemiş kıyafet ise rahat bir pantolon, bluz, düz bir ayakkabı ve hafif bir makyaj olarak tanımlanmıştır (Cogoni, Carnaghi ve Silani, 2018).

Çalışma sosyal acı temelinde sosyal kabul ve dışlama üzerine kurulmuştur. Araştırmacılar sosyal dışlanmanın dolaylı deneyiminin, hedefin cinsel nesneleştirilme düzeyi tarafından modüle edileceğini test etmişlerdir. Sosyal acı bireyin sosyal bağlantı ya da sosyal değer algısı ile ilgili gerçek veya potansiyel zarar ile ilişkili, hoş olmayan deneyim olarak tanımlanmaktadır (Cogoni, Carnaghi ve Silani, 2018). Örneğin, birey arkadaşlık ortamında kenara itilir, dışlanırsa bu durumda sosyal değer algısı zedelenecek ve zarar görecektir. Bu da kendisinde bir acı ortaya çıkaracaktır. Bu acı bir yerin kesilmesi karşısındaki acı gibi görülemese dahi şiddet olarak fiziksel acı ile eşdeğer olabilmektedir. Bireyin terk edildiği zaman yaşadığı acı, bir sosyal acı olarak gösterilebilir.

Cogoni ve arkadaşları sosyal acı temelinde sosyal dışlama deneyimi ortaya çıkardığı iddia edilen interaktif bir sanal top atma oyunu olan Cyberball Paradigmasını kullanmıştır. Cyberball Paradigması aslında basit bir temele dayanmaktadır: Kabul edilen ve olumlu duygu-düşünceler beslenilen kişilere top atılır, dışlanan ve olumsuz duygu-düşünceler beslenen kişilere ise top atılmaz. Bu mantık ile sosyal kabul veya reddedilme durumu canlandırılmaktadır.

 

Top atma oyununda katılımcıların, önceden programlanmış videoları izlerken veya oyuna aktif katılım sağlarken fMRI yöntemi kullanılarak beyinleri taranmıştır (fMRI, fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme. Beynin 3 boyutlu, aktif bölgelerinin tespiti için kullanılır1). Videolar ortalama 18 saniye sürmüş ve kıyafetleri giyen araştırma görevlisi dâhil toplam 3 birey videoda bulunmuştur. Kıyafeti gözüken birey hariç diğer bireylerin sadece elleri gözükmektedir. Her koşul için iki video (cinsel olarak nesneleştirilmiş, nesnelendirilmemiş, kendini nesneleştirme) ve her bir deneme türü (sosyal dışlama, sosyal kabul) önceden programlanmış sahte bir düzende gösterilmiştir. Öz durum sırasında katılımcılar oyunu oynarken ekranda bir çift el gözükmüş ve kendi sağ elinde tuttuğu kumanda ile topa kimin sahip olduğuna karar vermişlerdir (Cogoni, Carnaghi ve Silani, 2018).

Katılımcılar oyunu oynarken ve diğer oyuncular tarafından göz ardı edildiği sırada bu, beyinlerinde somatosensör korteks gibi fiziksel ağrıya karışan alanlarda artan aktivite ortaya çıkarmıştır (Cogoni, Carnaghi ve Silani, 2018). Somatosensör korteks beynin vücut duyularının işlenmesi ile ilgili ve beynin tüm uzuvlarının temsil edildiği kısımdır. Örneğin, bedende olan bir acıyı beyin bu bölgede hissetmektedir. Sosyal reddetmenin verdiği sosyal acı da bu bölgede temsil edilmektedir.

Pantolon ve bluz giyen araştırma görevlisini diğer oyuncular görmezden geldiklerinde ise bu durum katılımcıların anterior insula ve anterior orta singulat korteks gibi beyin bölümlerindeki aktivitenin artmasına yol açmıştır (Cogoni, Carnaghi ve Silani, 2018). Anterior İnsular Korteks, beyinde empatinin işlendiği kısımdır. Yukarıda da bahsedildiği üzere göz ardı edilme karşısında verilen sosyal acıyı bu bölüm üretmektedir. Acı algısında duyusal ve bilişsel bileşenler bütünleşmektedir. (Yazıcıoğlu, 2011). Bu bölgelerdeki aktivite cinsel olarak nesneleştirilmiş araştırma görevlisinin reddedildiği veya görmezden gelindiği durumlarda anlamlı ölçüde daha düşüktür. Bu da katılımcıların cinsel olarak nesneleştirilen bireylerin yaşadığı sosyal acıyı daha az deneyimlediklerini ve bu bireylere karşı daha az sosyal acı hissettiklerini ortaya koymaktadır.

Sonuç olarak araştırma bireyin kendisine ve nesneleştirilmemiş görünümde olan kadınlara karşı atfedilen olumlu olumsuz duyguların benzerliğine dikkat çekerken, cinsel olarak nesneleştirilmiş görünümde olan kadınlara karşı ise bu benzerliğin azaldığını göstermektedir. Yine pozitif empati karşısında da nesneleştirilmemiş kadınlara karşı daha bonkör empatik tepkiler gösterildiği görülmektedir.

Dikkati çeken diğer bir detay cinsel olarak nesneleştirilmiş kadınlara yönelik azalan empatinin sadece erkek katılımcılarda gözlenmemesi. Araştırmada cinsiyete yönelik anlamlı bir farklılık görülmemektedir. Araştırmacıların da belirttiği üzere bu duruma neden olarak iki cinsiyetin de benzer kültürel süreçlerden geçmesi söylenebilir (Cogoni, Carnaghi ve Silani, 2018). Kadın, cinsel nesneleştirme konusunda bir yandan kurban konumundayken, diğer yandan ise katil rolüne bürünmektedir. Ancak cinsel nesneleştirme karşısında toplumlarda genellikle kadının dezavantajlı olduğu düşünüldüğünde kadınların da aynı şekilde nesneleştirme yoluna gitmesi üzerinde düşünülmesi gereken bir sonuçtur. Bu sonuç kadınların sosyal normları içselleştirdiğini, eleştirilen bazı noktalarda sosyal normlara uygun hareket ettiğini göstermektedir.

Kadın bedeninin nesneleştirilmesi kadının hayata bakışı, kendi kişisel değerini biçmesi ve toplumda oynadığı rolde oldukça etkilidir. Geleneksel bakış açısına göre kadın, kendi bedeniyle ilgili sebeplerle pasif olmalı, erkek ise daha atılgan, daha saldırgan ve aktif olmalıdır. Evrimsel bakış açısının sunduğu üretken, çocuk doğurmaya elverişli, kadın bedenini ön plana alarak eş seçme durumu günümüzde de etkin gözükmektedir. Toplumun biçtiği, kadının izlenilecek, gözlenecek, bakılacak pasif bir nesne olarak kabul gördüğü norm cinsel olarak nesneleştirilen kadının, kendisini de nesneleştirmesine neden olmaktadır. Kadını bir meta, bir nesne olarak gören bakış açısı karşısında düşük benlik algısına sahip bireylerde günümüzde de oldukça fazla görülen estetik müdahaleler, yeme bozuklukları, bedenden utanma, kendini değersizleştirme gibi durumlar ortaya çıkabilmektedir. Cinsel nesneleştirmenin diğer adımı olan kendini nesneleştirme ile kadın, çevresi tarafından anlaşılmanın ötesinde kendi kendini de anlayamayacak konuma gelmektedir. Empati yerine nesneleştirme ile örülen duvarlar, uzun vadede önemli zararlar oluşturmaktadır. Nesneleştirilen bireylere karşı aktif olarak şiddet, tecavüz veya yaşam alanı sunmama gibi çabalara girilmese de araştırma göstermektedir ki nesneleştirilen bireylere karşı azalan empati bu bireylerin yaşadığı bu tip olumsuz deneyimlerin kabul edilebileceği veya pasif olarak şiddet gösterileceğini düşündürebilir.

Araştırma sadece empati ve nesneleştirme ilişkisinin nörolojik ve davranışsal sonuçlarını ortaya koymaktadır. Nitekim araştırmanın yapıldığı kültür, nesneleştirilmiş veya nesneleştirilmemiş gösterilen bireylerin kadınlardan oluşması araştırmanın birer sınırlılığıdır ve araştırma bu sonucun nedenlerini bize göstermemektedir.

Medyanın nesneleştirdiği modeller ve modellerin giydiği kıyafetler nedeniyle tüm kadınların nesneleştirilebileceği de söylenebilir. Örneğin, o kıyafeti giyen bir kadının cinsel olarak nesneleştirilmesi, kıyafetin genellenmesi yolu ile o kıyafeti giyen diğer kadınların da nesneleştirilmesine yol açabilir. Ortama bağlı olarak yapılan cinsel nesneleştirme ortamdan bağımsız kıyafete aktarılıyor olabilir. Hakikaten medyanın zaman zaman kıyafet tercihi nedeniyle şiddet eylemlerini meşrulaştırdığı bakış açısı sosyal öğrenme yolu ile bireylere aktarılıyor olabilir.

Tüm bunlar ışığında sosyal medyanın, medyanın, toplumsal normların ve ataerkil bakış açısının ve modern yaşamın kadına yüklediği psikolojik etkilerin ölçüsünde kadın günden güne bir nesne, bir eşya, bir mal veya cinsel yönden tatmin edici bir role bürünmektedir. Açık giyimli kadınlara karşı azalan empati, artan şiddet ve nefret eylemleri toplumsal hayatta kadının yaşam imkânlarını oldukça azaltmaktadır. Azalan yaşam imkânları karşısında kadın, bir de anlaşılmamanın verdiği yükle boğuşmaktadır.

Psikolektif’te yer alan “Mutluysan Anlatmaya Başlıyorum” yazısında ele alınan bireyin olumsuz duygular içerisinde olduğu zaman empatik tepki verme eğiliminin düştüğü sonucu burada da tartışılabilir. Nitekim cinsel olarak nesneleştirilen bireylere karşı duyulan olumsuz bakış açısı beynin insula gibi empatik tepkinin oluştuğu bölümlerinde baskı oluşturarak bu bireyleri anlamamaya yol açabilir. Bireyin karşı tarafa yaklaşma biçiminin ve onun hakkındaki oluşturduğu düşüncelerin karşı tarafı anlamadaki bu etkisi düşünüldüğünde cinsel olarak nesneleştirilen veya sadece üzerindeki kıyafete göre düşünce oluşturulan bireylere, bakış açısını değiştirilerek veya durup bir kez daha düşünülerek daha empatik yaklaşılabilir. Ayrıca bebeklikten itibaren toplumsal cinsiyet eşitliği gözetilerek, “bebekle mi arabayla mı oynamalı” ikilemlerine girmeden yetiştirilecek çocuklar ile yavaş da olsa bu bakış açısı engellenebilir.

Hotschnig (2017)’in ifade ettiği gibi “Gözlerimizin önünde aynı şeyler oluyordu, aynı sesleri duyuyorduk ve aramızda ortak bir dünya vardı bizi ayıran.” İçinde yaşadığımız türlü ayrılıklara eşlik eden türlü ortalıklarda “bize benzemeyen” bireylere karşı da insan olabilmek dileğiyle…

Okan USLU

Psikolojik Danışman

 

Kaynakça

Beynin küçük bir parçası ve derinlikli etkisi : İnsula (M. Yazıcıoğlu, Çev.). (2011). Erişim        adresi: http://okyanusum.com/makale/beynin-kucuk-bir-parcasi-ve-derinlikli-etkisi          insula/

Cogoni, C., Carnaghi, A., Silani, G. (2018). Reduced empathic responses for sexually     objectified women: An fMRI investigation. Cortex, 99,258-272. doi:     https://doi.org/10.1016/j.cortex.2017.11.020 Erişim Adresi: https://www.researchgate.net/publication/321691981_Reduced_empathic_responses_            or_sexually_objectified_women_An_fMRI_investigation

Hotschnig, A. (2017). Belki bu defa, belki şimdi. (M. Tüzel, Çev.). İstanbul: Yüz Kitap. (Orijinal çalışma basım tarihi 2006).

1 https://www.e-psikiyatri.com/NPISTANBULda-EEG-VE-fMRI-ayni-anda-23436

Ek Okumalar

Cyberball hakkında detaylı bilgi almak için (https://www.youtube.com/watch?v=VOvHb4zmXe8)

Nesneleştirme Hakkında Film Önerisi: Cashback (Detaylı inceleme için: http://acikerisim.deu.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/12345/933/2.pdf?sequence=1&isAllowed=y )