BEN YEMEDİM Kİ RUHUM YEDİ!

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 5 Dakikadır.

Yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem
Ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı.

Cemal SÜREYA

“Beslenme; sağlığı korumak, geliştirmek ve yaşam kalitesini yükseltmek için vücudun gereksinimi olan besin öğelerini yeterli miktarlarda ve uygun zamanlarda almak için bilinçli yapılması gereken bir davranıştır.” Yemek yeme ihtiyacını, açlık ve iştah duyumu tetiklemektedir. Açlık duyumu, fizyolojik bir ihtiyaçtır ve güdülenmektedir. Buna karşın iştah, öğrenmelere ve koşullamalara bağlı olarak gelişen, yiyeceklere yönelik sergilenen arzu ve tutum olarak ifade edilebilir (Erbaş, 2015).

Yeme davranışı açlık ve iştah tarafından güdülense de bunların yeme davranışının tek belirleyicileri olmadığı görülmektedir. İlgili literatür incelendiğinde beslenme davranışı üzerinde duyguların da önemli belirleyiciliğe sahip olduğu görülmektedir (Ünal, 2018). Duygusal yeme denilen bu durum, birtakım duygu durumlarına yanıt olarak meydana gelen bir yeme davranışı eğilimi olarak ifade edilmektedir (Serin ve Şanlıer, 2018). Bu yeme davranışının temeldeki sebebinin ise insanların bebeklikte anneyi emerken süt ile beraber güven, sevgi gibi duygusal ihtiyaçlarını da alması ve besinlerin bu duyguları sağladığına yönelik öğrenme geliştirmesi olduğu düşünülmektedir (Ünal, 2018).

Fiziksel açlık ve duygusal açlık belirtileri birbirinden farklıdır. Fiziksel açlık durumunda bireyin midesinde bir ka­zınma olmakta ve kan şekeri düşebilmektedir. Birey meyve, sebze gibi enerji içeriği düşük bir besin veya atıştır­malıklarla açlığını giderebilmekte ve yedikçe doygunluğa ulaşmaktadır.Duygusal açlıkta ise tam tersi bir durum söz konusudur. Duygusal açlık aniden başlamakta ve fiziksel belirti vermemektedir. Birey ne bulursa onu yemekte ve daha çok enerji değeri yüksek besinleri tercih etmektedir. Duyguların durumuna göre ya da bireyin karakteristik özelliklerine göre yemek yeme ve duygular arasındaki ilişki artış ya da azalış göstere­bilir (Serin ve Şanlıer, 2018).

1973 yılında Bruch’un, 1983 yılında Slochower’in yaptığı çalışmalara göre duygusal yemek yemenin 2 temel varsayımı vardır: birincisinde olumsuz duyguların yemek yeme motivasyonunu artırdığı belirtilirken ikinci varsayımda ise yemek yeme davranışının olumsuz duyguların yoğunluğunu azalttığı belirtilmektedir (akt. Demirel ve ark., 2014). Bu varsayımlar üzerine yapılan araştırmalar genellikle stres, anksiyete, depresyon, kızgınlık gibi olumsuz duygudurumların besin tüketimini arttırdığını ve beslenme alışkanlıklarını bozduğunu; buna karşın mutluluk ve diğer pozitif duyguların besinden zevk alarak yemeyi, sağlıklı besin seçimini ve tüketimini arttırdığını ortaya koymuştur (İnalkaç ve Arslantaş, 2018).

Match’in 2008 yılındaki araştırması da yukarıdaki bilgileri desteklemektedir. Buna göre duygusal yemek yiyen kişiler stres, kaygı, boşluk, yalnızlık, öfke gibi duygularla baş edemeyip bu duyguları bastırmak adına rahatlamak için besinleri kullanmaktır. Match yaptığı araştırmada bunlara ek olarak, duyguların belirleyici şekilde motivasyonel farklılıklar gösterdiğini ve temel davranış şeklinin kontrolü içerisinde ana etkeni oluşturduğunu ve bazı duyguların biraz daha karmaşık olması sebebiyle yeme motivasyonu, besinlere etkili cevap, besin seçimi, çiğneme, yemek yeme hızı, tüketim miktarı gibi etkenlerin de olduğunu belirtmiştir. Bu araştırmalara rağmen yemek yeme işlevinde etkili ve önemli bir yöntem olduğu bilinmesine rağmen, duyguların yemeyi nasıl etkilediğini kavramak zordur. Örneğin can sıkkınlığı iştahı arttırırken, üzüntü azaltabilmektedir. (akt. Ünal, 2018).

Duyguların yeme davranışına etkisinin kavranma zorluğu olması sebebiyle konunun anlaşılabilmesi için birçok teori ortaya atılmıştır. Bunlardan en önemlileri psikosomatik teori, kaçış teorisi, kısıtlama teorisi, içsel-dışsal teori, obezite teorisidir.

Psikosomatik teorisine (1973) göre aşırı yemenin sebebi yanlış açlık farkındalığıdır. Bu teori bireylerin ne açlıklarını ne de tokluklarını anlayamadıklarını savunmaktadır. Teori bireylerde açlık farkındalığı ile ilgili doğru içsel programlama dürtüsü ol­madığını bu nedenle bireylerin ne zaman ve ne kadar yiyeceklerini anlamak için dışsal birtakım sinyallere ihtiyaç duyduklarını belirtmiştir (Serin ve Şanlıer, 2018).

Schachter’in (1968) içsel dışsal teorisine göre ise, korku ve ank­siyetenin fizyolojik belirtileri normal vücut ağırlığındaki birey­lerde besin tüketiminde azalmaya neden olurken, obez bireylerde içsel uyaranlara bir duyarsızlık söz konusu olduğundan dolayı bu durum gerçekleşmemektedir. Dışsal yeme tutumunda olan bireylerin yemek algısı sadece besinle aynı ortamda iken mevcuttur. Be­sinin kokusu veya görünüşü gibi özelliklerinden etkilendikleri için aşırı yemek yerken, onun haricindeki durumlarda yemek odaklı bir algıları bulunmamaktadır (akt. Serin ve Şanlıer, 2018).

Lowe ve arkadaşları tarafından 2007 yılında geliştirilen kısıtlama teorisinin temelini, besinlere karşı aşırı yeme arzusu ve bu arzuya karşı gösterilen bilişsel kısıtlama çabası oluşturmaktadır. Bu dav­ranışı sergileyenler sürekli çok yediklerinden yakınmakta ve şişman olmaktan kaçınmak için sürekli yeme davranışlarını kı­sıtlama yoluna gitmektedirler (akt. Serin ve Şanlıer, 2018).

Duyguların yeme davranışı üzerine etkisini yukarıda belirtilen teoriler yardımıyla irdeleyip sağlık alanında kullanan bireyler olduğu gibi kapitalist ekonomi modelinin çeşitli alanlarında kullanan bireyler de oluşmuştur. Yapılan çeşitli araştırmalar göstermiştir ki bireylerin ruh halinde iyileşme, haz verme ve mutluluk sağlamasının yanında bireylere; sosyal etkileşim, statü, prestij ve sosyal farklılık yaratmak gibi amaçları içeren dışarıda yemek yeme olgusu üzerinden kazanç sağlamada duygusal yemek yemeden faydalanılmıştır. Restoranların duvar boyalarının, dekorasyonlarının bireylerin duygu durumunu değiştirip yemelerini sağlamak üzerine tasarlanması bu duruma örnektir.

Restoranlar, bireylerin duygusal yemeleri üzerinden kazanç sağlamak için 21. yüzyılda sadece renklerin ve tasarımların ruh hali üzerine etkisinden faydalanmamaktadır. Bireylerin kendilerini “görünür” hale getirebileceği yer olan sosyal medya aracılığı ile de duygusal yemek yeme teşvik edilmektedir (Kocabay Şener, 2014). Sosyal medyada paylaşılan yemek, restoran fotoğrafları bireyler için gözle yeme, statü sembolü vb. anlamlarını da taşımaktadır (Eryılmaz ve Şengül, 2016). Bu anlamlar içinden en çok statü anlamı bireyleri duygusal yemeye sürüklemektedir. “Birisi” olmak isteyen bireyler, sosyal medyanın varlığıyla beraber kendi ideallerine sahip bireylerin gitmiş olduğu mekanlara, restoranlara gitmekte ve yedikleri yemekleri tercih etmektedir. Bireylerin damak tadına, kültürel ögelerine uymayan, yöresel yemeklerine benzemeyen yemekleri dahi tercih etmelerini üstünlük kompleksi ile de değerlendirmek mümkündür.

Sosyal medyanın hayatımızdakini yerinin artmasıyla beraber yaygınlaşan ve Türk yemek kültürünü turistlere sergilemek amacıyla ortaya çıkan Van kahvaltısından gelişen serpme kahvaltı kültürü de duygusal yemek yemenin “birisi” olma boyutu içerisinde yer almaktadır. Bir kişinin yiyemeyeceği kadar çok çeşidin yer aldığı serpme kahvaltılarda, fizyolojik ihtiyaç olan beslenmeden ziyade bireyin kendisini ifade etmesi ve idealleri ölçüsünde zamanda bulunması yer almaktadır. Serpme kahvaltıda çeşidin çok olması, kapladığı yer, fiyatı düşünüldüğünde bireylere sağladığı üstünlük serpme kahvaltının çoğunun israf olması ile kıyaslanınca her ne kadar önemsiz kalması gerekse de 21. yüzyıl insanı için ruhu doyurması birçok değere bedel olmaktadır.

 

Özgenur CİNGÖZ

Psikolojik Danışman

 

Kaynakça:

  1. Özdemir, B. (2010). Dışarıda yemek yeme olgusu: kuramsal bir model önerisi. Anatolia: Turizm Araştırmaları Dergisi, 21(2), 218-232. Erişim adresi: https://docplayer.biz.tr/5811775-Disarida-yemek-yeme-olgusu-kuramsal-bir-model onerisi.html
  2. Ünal, S. G. (2018). Duygusal yeme ve obezite. Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi, 2(2), 30-47. Erişim adresi: http://busbid.baskent.edu.tr/index.php/busbid/article/view/109
  3. Serin, Y. Ve Şanlıer, N. (2018). Duygusal yeme, besin alımını etkileyen faktörler ve temel hemşirelik yaklaşımları. Psikiyatri Hemşireliği Dergisi, 9(2), 135-146. Erişim adresi: https://www.journalagent.com/phd/pdfs/PHD-23600-REVIEW-SERIN.pdf
  4. İnalkaç, S. Ve Arslantaş, H. (2018). Duygusal yeme. Arşiv Kaynak Tarama Dergisi, 27(1), 70-82. Erişim adresi: https://dergipark.org.tr/en/pub/aktd/article/336860.
  5. Erbaş, S. (2015). Yeme tutumlarının nesne ilişkileri kuramı çerçevesinde incelenmesi. (Doktora tezi). Yök Tez veri tabanından erişildi. (Erişim No. 388349)
  6. Kocabay Şener, N. (2014). Sosyal medyada günün menüsü: sosyal medyada “paylaşılan” yemek fotoğrafları üzerine bir değerlendirme. Erciyes İletişim Dergisi’’akademia’’, 3(3), 72-82. Erişim adresi: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/66356
  7. Eryılmaz, B. Ve Şengül, S. (2016). Sosyal medyada paylaşılan yöresel yemek fotoğraflarının turistlerin seyahat tercihleri üzerindeki etkisi. Uluslararası Türk Dünyası Turizm Araştırmaları Dergisi, 1(1), 32-42. Erişim adresi: https://www.researchgate.net/publication/301890115_Sosyal_Medyada_Paylasilan_Yoresel_Yemek_Fotograflarinin_Turistlerin_Seyahat_Tercihleri_Uzerindeki_EtkisiThe_Effect_of_Local_Food_Photos_Shared_in_Social_Media_on_Travel_Preferences_of_Tourists
  8. Cemal, S. (1995). Sevda sözleri. İstanbul: YKY.

 

Görsel Kaynakça:

  1. https://medium.com/turkce/duygusal-acl-k-nedir-6c22c23861cb
  2. https://www.politikars.com/duygusal-aclik-bilincsizce-yemeye-yol-aciyor-565344h.htm
  3. https://bonavitasaglik.com/saglikli-beslenme/duygusal-aclik/