Film Analizi: Ölü Ozanlar Derneği

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 3 Dakikadır.

Ölü Ozanlar Derneği Welton akademisindeki yaşamı anlatan bir film. Oradaki mevcut düzeni, öğrencileri, öğretmenleri ve ilişkilerini göz önüne koyuyor. Okulun temelde bağlandığı dört temel unsur bulunmaktadır: Gelenek, onur, disiplin ve mükemmellik. Hedef bunları gerçekleştirmektir. Öğrenciler her ne kadar öğretmen ve kurallardan hoşlanmasalar da bunlara bağlı olarak yaşıyorlar. Okulda oldukça katı bir anlayış hâkim. Tekdüzelik oldukça yoğun ta ki edebiyat öğretmeni John Keating gelene kadar.

John Keatig de Welson akademisinden mezun olmuş bir öğretmen, yani tıpkı o sıralarda oturan Neil, Toods ve Pitts gibi eğitim almış; ancak hayatı orada aldığı eğitimden çok farklı bir şekilde yakalamış birisidir ve öğrencilerine de “Carpe Diem” sloganıyla farklı bakış açıları katmaya çalışmaktadır.

Öğrencilerin ailelerine gelecek olursak okul yönetimiyle tamamen bütünleşmişlerdir. Yani otoriter, disiplini esas alan, geleneksel bir anlayışa sahiptirler. Sanatsal faaliyetlere,  öğrencilerin ne düşündüğüne önem vermezler. Yönetim ve öğretmenler ne derse onlar da ona uygun bir şekilde uygulamaya çalışırlar. Ama anne babalar çocuklarının düşünce ve fikirlerine önem vermeli onları dinlemelidir. Çocuk bu şekilde kendini güçlü hisseder, bir şeyler yapma gayretinde bulunur.

 

Filmi eğitim akımları yönünden değerlendirecek olursak;

Daimicilik, üstün zekâlı ve seçkin kimseler yetiştirmeyi amaçlamaktadır. Welson akademisi de zaten bu amaca oldukça hizmet ediyor. Daimicilik değişime kapalıdır, tek tip insan yetiştirmek amaçtır. Welson akademisinde de öğrenciler ne zaman bir uçarılık yapmaya çalışsalar engellenmeye ya da cezalandırılmaya çalışılıyordu. Öğrencilerin farklılıkları bu şekilde yok oluyordu.

Bu aslında sistem içerisinde yer almaması gereken bir uygulamadır. Çünkü farklılıklar insanlar için çok önemlidir. “Herkesin aynı düşündüğü yerde, aslında hiç kimse bir şey düşünmüyordur.’’ sözü buna en iyi örneklerdendir. Çünkü farklılık olmalı ki bir gelişme gösterilsin yeni şeyler yapılabilsin yoksa toplum ve insanlar karanlığa mahkûm olurlar.

Her öğrencinin faydalanacağı bir sistemle eğitim daha verimli hale getirilebilir. Öğrenciler sadece bir yönde geliştirilmemelidir. Herkes yeterliliği isteği doğrultusunda seçimini yapmalıdır. Ama ne yazık ki daimicilik ve esasicilik akımları bununla pek bağdaşmıyor. Bu akımlar öğrenciden ziyade öğretmeni merkeze alan, ezberci bir eğitimden ve tekdüzelikten yanadır. Bilhassa esasicilikte eğitim tek boyutludur. Geleneksellik çok önemlidir, akademide de yine bunun örneklerini görüyoruz. Okuldaki öğretmenlerin eğitim anlayışıyla birebir. Tamamen süregelmiş eğitim teknikleri kullanılıyor. Hatta cezalandırmalar dahi. Belirli metotlar ve uygulamalar vardır. Peki, bu metotlar her öğrenciye hitap ediyor ve ihtiyaçlarını karşılıyor mudur?

Bunun cevabını aslında Neil karakterinin yaşantısında görebiliyoruz. Çünkü Neil sosyal bir çevreye sahip kendini geliştirmeye çalışan, aynı zamanda da tiyatroya düşkün oyuncu olmak isteyen bir gençtir. Ama bütün bunlara içinde bulunduğu durum hiç de izin vermez. Okulu zaten bu tip faaliyetleri değil, teknik ağırlıklı bir eğitim modelini benimsemiştir. Ailesi ise, özellikle babası, desteklemez aksine karşı çıkar ve engellemeye çalışır. Yani Neil’ in bu farklılığı görmezden gelinir önemsenmez.

John Keating işte burada devreye girer. Bu düzenin getirilerine tepki oluşturarak öğrencilerinden; farklı bakmayı, farklı yaşamayı kendilerine felsefe edinmelerini ister. “Carpe Diem “ onlar için bir başlangıç olur. “ Yaşadığın günü kavra ve hayatını olağan dışı yap.”

Akımlarımızdan burada yeniden kurmacılığı görüyoruz. Çünkü bu akımda da eğitimin amacı toplumu yeniden düzenlemek ve toplumda gerçek demokrasiyi yerleştirmek olarak kabul edilmektedir. Eğitim açık bir sosyal reform hareketi geliştirmede önemli araçlardan biridir. Eğitim yeni bir toplumsal düzen yaratmaya girişmelidir. Bu işte esas güç öğretmenlerdedir. Bu akımın önemli özelliği, eğitimin davranış bilimlerinin bulgularına dayalı olarak toplumu yeniden inşa edeceğine inanılmasıdır.

Neil ve arkadaşları John Keating’in “Ölü Ozanlar Derneği”nden etkilenerek şiire merak salarlar. Mağarada gizli gizli toplanıp şiir okumaya başlarlar. İşte öğrencilerin burada bir takım farklılıkları açığa çıkar.

Cesaret bu işte önemlidir. Çünkü sınıfta Neil ve arkadaşlarına katılamayan öğrenciler de bulunmaktadır. Onlar ne yazık ki bir şeylerin hala farkına varamayan ya da cesaret edemediğinden bu akademinin ağır ve ezici eğitim sistemi altında her gün biraz daha silinmeye mahkum olarak devam edeceklerdir. Bu çok acıdır, belki de istemeden aldıkları o okuldaki eğitimleriyle hayata hep tek bir taraftan bakacaklar, bildikleri sandıkları şeylerin farklı boyutlarını algılayamayacaklar. Burada yine eğitimin bir insani ve geleceğini şekillendirmedeki rolünü açıkça görebiliyoruz.

Okul ayrıca toplumdan ve çevreden soyutlanmamalıdır. Hayatla, yaşamla iç içe olmalıdır. Bu gibi şeyler farkındalık kazanılması açısından önemlidir. Öğrenciye sunduğumuz donanımlı araç gereçler alt yapılar ona kazandırmış olduğumuz fikir ya da düşünceden daha önemli değildir.

Eğitimde ilerlemecilik ruhu bulunmalıdır. İlerlemecilikte olduğu gibi öğrenci merkeze alınarak bir sistem geliştirilmelidir. Bu akımda işbirlikçi bir anlayış ve mevcut yapıların esnetilebilmesi söz konusudur. Sürekli teoriye bağlı kalmaz, bütünsel bir sistemi vardır. Öğrenci aktiftir. Film akışında böyle bir sistem yoktu. Nitekim oluşturulmaya çalışıldığında da John Keating okuldan gönderilmiş Neil’de baskı ve kendini kabul ettiremediğinden intihar etmiştir.

Şu unutulmamalıdır ki “ Fikirler ve sözcükler dünyayı değiştirebilir.” Ne düşündüğümüz nerede olduğumuz ve nereye varmak istediğimizi sorgulamalıyız. “ Hayallerimizin sınırı yoktur.” Bunların peşinden koşmalıyız. Tabi bunu yaparken destekçilerimizin de olması gereklidir. Bu konuda bireye destek olunmalıdır. Neil’in acı sonu bunu destekler niteliktedir ne yazık ki…

HAZIRLAYAN:

Fatma YILDIRIM

Gazi Üniversitesi