Nişan, kına gecesi, davetiyeler, gelin arabası, düğün salonu, düğün pastası, ev eşyaları, bir yastıkta kocamak… Evlilik deyince aklımıza belki bunlar belki de bunlardan çok daha fazlası gelir. Ancak evlilikler hep bu şekilde miydi? Peki evlilik insan doğasının bir gereği olarak mı doğdu yoksa tarihsel ve toplumsal koşulların dayatmasıyla mı ortaya çıktı? Evliliğin işlevleri neler? Başlık parası aslında ne amaçla kullanılmış? Hadi gelin bugün evliliğin çıkış noktasını inceleyelim.
Bütün toplumlar farklı zamanlarda farklı şekillerde evlilik biçimleri geliştirse de bu durum evliliğin evrensel olduğu gerçeğini değiştirmez. Aslında bu evrensellik belirli bir ölçüye kadar biyolojik zorunlulukların bir sonucudur. Çünkü cinsellik biyolojik bir güdüdür ve insana yakın türler de dahil olmak üzere hayvanların büyük bir bölümünde rastlantısal cinsellik ve üreme davranışı egemendir. Fakat insanoğlu bu biyolojik güdünün yol açabileceği düzensizlikleri, rekabet ve çatışmaları önlemek için birtakım normlar ve değerler sistemi oluşturmuştur (Kırımlı, 2014). İşte toplumlarda bu ilişkileri düzenleyen, soyun devamını, cinsel ilişkileri meşrulaştırmayı, sosyal ve ekonomik ihtiyaçları gidermeyi sağlayan bu kuruma evlilik adı verilir.
Evliliğin kurumsallaşmasında ve kutsallaşmasında asıl etken insan yavrusunun uzun süren bağımlılığı olmuştur. Diğer canlılar için bu süre çok daha kısa iken insan yavrusu doğduğu andan itibaren ilk üç dört yıl tam bakım ve ilerleyen yaşlarında da annenin gözetimine ihtiyaç duyar. Bu durum özellikle avcı toplayıcı ve tarım topluluklarında yavrunun bakımını annenin üstlenmesine sebep olmuş ve annenin geçim etkinliklerinden uzak kalması ile anne ve yavru başkalarına bağımlı duruma gelmiştir (Bağlı ve Sever, 2005). Çocuk ve bakıcısı olan anneyi güvence altına almak, doğacak çocuğun güven içinde büyümesi ve sosyalizasyonu, evliliğin en önemli nedenlerinden biri olmuştur.
Evliliğin ikinci işlevi cinsel rekabet sorununu ortadan kaldırmasıdır. Erkek ve dişinin cinsel faaliyete sürekli açık olması toplum içinde yıkıcı bir duruma sebep olur. Evlilik ile kimin kiminle cinsel ilişki kuracağı toplum izniyle tanınmış olduğundan bu rekabetin önüne geçilir ve cinselliğe bir istikrar kazandırılmış olur (Balaman, 1982). Cinsel ilişkiyi meşru hale getiren evlilik çocuğu da meşrulaştırır. Yani aslında evlilik doğuma izin veren bir geçiştir denilebilir.
Evliliğin bir diğer işlevi de ekonomiktir. Evlilik, evlenen kişiler arasında hak ve ayrıcalıklar yaratan kaynak ve kişi mübadelesi şeklinde kurulmaktadır. Yani bu aileler arasında işgücü transferi olarak da tanımlanabilir. Çeyiz, nişan hediyeleri, başlık parası gibi ekonomik mübadele, berder veya karşılıklı yeğen evlilikleri gibi kişi mübadele araçları vardır. Örneğin başlık parası kadının satın alınması gibi görünse de kadının satın alınması demek değildir. İlkel toplumlarda bu kendi aralarında hakların aktarılması ile ilgili bir anlaşma olarak görülmüştür. Taraflar arasında yapılan bu anlaşma ile erkek tarafından yapılan ödemeler gelin ve çocuklarının üzerinde hak sahibi olma ve işgücü özelliklerinden yararlanma gibi hakların aktarımını sağlar (Tezcan, 2019). Bu yönüyle evlilik, aslında bir ekonomik ortaklık tesis etmektedir.
Bir diğer ekonomik yönü ise çoğu toplumda özellikle avcı ve toplayıcı toplumlarda cinsiyete bağlı iş bölümü kaçınılmazdır ve zamanının büyük bir bölümünü çocuk ile geçiren kadın genellikle toplayıcılık ve küçükbaş hayvanların yakalanmasına, erkek ise daha fazla hareket gerektiren ve daha uzun süre uzak yerlere gitmesini gerektiren avcılığa yönelmiştir. Bu durum zaman içinde erkeğin kadın üzerinde baskı ve üstünlüğünü meşrulaştıran bir olaymış gibi algılansa da bu aslında sadece kadın ve yavrusu arasındaki süre bakımından bağlılıktan kaynaklanmaktadır. Üstelik modern hayatın getirdiği olanaklar ile bakım veren kurumların artması ile kadının toplumsal ve ekonomik olarak özgürleşmekte olduğu açıktır.
Küçük ölçekli toplumlarda evlilik aynı zamanda toplumsal bir statü de sağlar. Buna karşılık modern şehir hayatlarında toplumsal statüyü kazandıran şey evlilik olmaktan uzaklaşmış kişilerin uzmanlaşma ve tabakalaşma ile toplum içinde edindiği yere göre şekillenmeye başlamıştır. Toplum karmaşıklaştıkça ve modernleştikçe evliliğin rolü azalmakta ve gitgide kişisel bir tercih haline gelmektedir (Lavenda ve Schultz, 2018). Buradan da aslında günümüzde evliliğin ortaya çıkış amacından uzaklaştığı ve temel işlevlerinin çoğunu yitirdiğini, önceki toplumlar ile modern hayatın evliliğe atfettiği kutsallığın arasındaki farkın her geçen gün daha da açıldığını net bir şekilde görebiliriz.
Kaynakça
Bağlı, M. ve Sever, A. (2005). Tabulaştırılan/Tabulaşan Kurumun (ailenin) Kurbanlıklar Edinme Pratiği: Levirat ve Sororat. Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi, 8(8), 9-21.
Balaman, A.R. (1982). Sosyal Antropolojik Yaklaşımla Evlilik- Akrabalık Türleri. İzmir: Kültür Bakanlığı Yayınları.
Kırımlı, Y. (2014). Sosyal Antropoloji (Ders Notu). Erişim adresi http://auzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/sosyalhizmetler_ao/sosyalant.pdf
Lavenda, R. H., Schultz, E. A. (2018). Kültürel Antropoloji, Temel Kavramlar. Ankara: Doğu Batı Yayınları.
Tezcan, M. (2019). İlkel Toplumlarda Başlık Parası Geleneği. Ankara University Journal of Faculty of Educational Sciences (JFES), 9(1), 415-426.
Elif CEYLAN
Aday Psikolojik Danışman/Ege Üniversitesi