AYASOFYA’NIN KAPISINI KİM YEDİ?

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 4 Dakikadır.

Tahtaya vurmak, türbe duvarlarına dilek yazmak, kara kedi görmenin şanssızlık getireceği düşüncesi, nazar boncuğu, 13 sayısı, kişinin göbek kordonunun gömüldüğü yerde yaşayacağı inancı… Yaşamımıza parçalar halinde yayılmış bu davranışlar batıl inançların birer göstergesidir. Batıl inançlar, hemen her kültürde bulunmaktadır ve geçmişten günümüze var olmaktadır.

Wuttke, batıl inancı “eşyaya doğaüstü, insana da insanüstü nitelikler atfetme” şeklinde tanımlar. Davranışçı psikolog Skinner (1948) ise, batıl inancı şartlı refleksler bağlamında değerlendirir. Yapılan tanımların ortak özellikleri dikkate alındığında batıl inançların bilişsel, duygusal ve davranışsal boyutları olduğu görülür. En genelde batıl inanç ve davranışlar şu şekilde tanımlanır: “Mantık ve kitabî din anlayışıyla uyuşmayan, bu nedenle de anlamsız görünen, ancak bireye psikolojik yarar sağlayan ve nesilden nesile devam eden inanç ve uygulamalardır.” (Rudski, 2003).

İnsanlar neden batıl inançlara ihtiyaç duyar? Ön yargılar, bilgi eksiklikleri veya pekiştirmenin bir sonucu olarak koşullu davranışların oluşması, batıl inançlara zemin hazırlamaktadır. Aslında batıl inançların pek çoğunun temelinde hatalı sebep-sonuç ilişkisinin kurulması vardır. Örneğin sınavda kullandığı kalemin ona şans getirdiğini düşünen birey, diğer sınavlarına da o kalemle girme eğiliminde olacaktır. Oysa bireyin sınavda başarılı olmasının nedeni düzenli çalışması, dersi etkili dinlemesi veya sınavın kolay olması gibi farklı nedenlere bağlıdır; yani uğurlu atfettiği kalemi ile bağlantısı yoktur.

İnsanlar nedenlerini bilmedikleri ve kontrol edemedikleri durumlarda da batıl inançlara yönelmiştir. Belirsizliklerin yarattığı gerilim duygusu, geleceği görme isteği, güven ihtiyacı, daha fazla başarıya ulaşma isteği gibi nedenlerle batıl inançları benimseyen birey, bu inancından fayda sağladığı sürece davranışa devam etmektedir; zaman zaman batıl davranışlar birbirinin yerini alabilir veya değişebilir. Bir bakıma batıl inançlar bireyin alacağı sorumluluğu kendinden daha üst olduğunu düşündüğü dış kaynaklara atfetmesidir. Bilişsel çelişki kuramına göre, batıl davranışı gerçekleştiren kişi bu davranışının (nazar boncuğu takmak, tahtaya vurmak vb.) akla uygun olmadığını anladığında, bilişsel bir çelişki yaşar. Ancak davranışını değiştirmek zor olduğundan tutumunu değiştirir ve zamanla nazar boncuğunun ya da tahtaya vurmanın faydalı olduğu yönünde bir düşünce geliştirir (Ayhan ve Yarar, 2005). Bir başka ifadeyle, eğer batıl davranış süreklilik kazanmışsa sonuçta mutlaka inanca dönüşür.

Spinoza’ya göre batıl inançlar korku sayesinde yayılır, korunur ve beslenir. Spinoza, “İnsanlar karşı karşıya kaldıkları her şeyi bilinen kurallara göre yönetebilselerdi veya şans her zaman onlardan yana olsaydı batıl inançlara yönelmezlerdi.” demektedir (Akt. Morris, 2004). Psikolog Viktor Frankl’a göre bastırılan gerçek inançların yerini batıl inançlar alır. Çünkü insandaki inanma isteği boşluk kabul etmez; genel kabul görmüş inançları benimseyemeyen insanlar, ne kadar modern ve rasyonel olurlarsa olsun batıl inançlara meyledebilir. Modern kültürlerde bugün batıl inançların sürdürülmesi ve yeni formlar kazanmış olmaları bu düşünceyi destekler niteliktedir (Frankl, 1985).

Günümüzde en çok korku, huzursuzluk, depresyon, acizlik, kadercilik gibi duygusal unsurlara bağlı olarak ve ekonomik kriz, enflasyon, kültürel gerileme, işsizlik gibi dış faktörlerle ilişkili biçimde batıl inançlara yönelim sıklığı artmaktadır. Yapılan klinik psikoloji araştırmalarında, önyargılı ve baskıcı ailelerde yetişen bireylerin batıl inançlara yöneliminin ağırlıkta olduğu gözlemlenmiştir. İç kontrol odaklı kişilere oranla batıl inançlara daha çok yöneldikleri ortaya çıkmıştır (Köse ve Ayten, 2012). Gordon Allport (1956), batıla inanmayı bir tür kişilik özelliği olarak görür. Freud (1990) ise batıl inançlarla paranoyak kişilik arasında paralellikler olduğunu iddia eder.

Türkiye’de batıl inançlar ve davranışlar oldukça yaygındır. Yöreden yöreye değişenleri olduğu gibi evrensel literatürde kendine yer bulmuş davranışların da olduğu geniş bir yelpaze mevcuttur. Örneğin Sivas yöresinde siğilleri iyileştirmek için bir ağaç dalına kurbağa asılır. Kurbağa dalda kurudukça siğilin de kuruyacağına inanılır (Örnek, 1966). Giresun yöresinde zayıf ve çelimsiz çocuklar, güç ve kuvvetin sembolü kabul edilen ceviz ağacının altından geçirilir. Adana ve yöresinde köpeklerin vakitsiz ulumasının o köyden cenaze çıkacağına işaret ettiğine inanılmaktadır. Terlik veya ayakkabının ters dönmesi birinin öleceğine işaret ettiğine inanılır ve bu yüzden hemen düzeltilir. Akşam kimseye süt ve yoğurt verilmez, yoksa evden cenaze çıkacağına inanılır. Konya ve yöresinde Peygamberdevesi ismi verilen bir böcek kendisine uzatılan bir çöpü ayaklarıyla tutuyorsa o kişinin sorduğu soruya olumlu cevap veriyor demektir. İstanbul’daki Zuhurat Baba Türbesi’nde çocuğu olmayan bazı kadınlar türbeye bezden yapılmış beşik bıraktıkları takdirde çocuk sahibi olacaklarına inanmaktadır (Ünal, 2007). Son zamanlarda ise Ayasofya’nın İmparatorluk Kapısı, gelen ziyaretçiler tarafından kutsal olduğu düşünüldüğünden parçalar halinde yenerek tahrip edilmiştir.

Batıl inançların evrensel bir yönü vardır. Batıl inanç ve davranışların genel olarak hedefi, başarıyı yakalamaktan çok başarısızlıklardan ve kötü şeylerden kaçınmaktır. Bu tür inanç ve davranışlar genelde bireye, kendi davranışlarını planlama, değiştirme ve kontrol etme; kötü şans, başarısızlık gibi olayları anlamlandırma; kaygı ve kötümserlik gibi olumsuz duygulara karşı korunma hissi sağlar. Kadınların erkeklere, yaşlıların gençlere göre batıl inançlara daha eğilimlidir. Zekâ ve eğitim seviyesi arttıkça batıl inancı azalmaktadır (Ayten ve Köse, 2009).

Kaynakça

Allport, G. (1956). Personality: A Psychological Interpretation, Contablelondon.

Ayhan, İ. ve Yarar, F. (2005). Bâtıl İnançların Psikolojisi, Pivolka, 4(17), 15-20.

Ayten, A. ve Köse, A. (2009), Bâtıl İnanç ve Davranışlar Üzerine Psikososyolojik Bir Analiz, Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi9(2), 45-70.

Frankl E. V., (1985). The Unconscious God: Psychoterapy and Theology, Washington Squarepress, 70.

Freud, S. (1990). Günlük Hayatın Psikopatolojisi. Sosyal Yayıncılık.

Köse, A. ve Ayten, A. (2012). Din Psikolojisi. Timaş Yayınları.

Morris, B. (2004). Din Üzerine Antropolojik İncelemeler. (Çev. Tayfun Atay). İmge Yayıncılık.

Örnek, S.V. (1966). Sivas ve Çevresinde Hayatın Çeşitli Safhalarıyla İlgili Bâtıl İnançların ve Büyüsel İşlemlerin Etnolojik Tetkiki. Ankara Üniversitesi Yayıncılık.

Rudski, J. (2003). What Does a “Superstitious” Person Believe? Impressions Of Participants, Thejournal of General Psychology, 130(4), 431-432.

Skinner, B. F. (1948). Superstition in Thepigeon, Journal of Experimentalpsychology, 38, 75-129.

Ünal, K. (2007). Popüler Dinin Düşünüş Biçimi Üzerindeki Etkisi, Bilim, Eğitim ve Düşünce Dergisi, 7(1), 3.

Görsel Kaynakça

1: https://bruckemagazin.at/batil-inanclar-psikolojimizi-nasil-etkiliyor/

2: https://www.bestepebloggers.com/zayif-akillarin-dini-batil-inanc/

Ebrar ALBAYRAK / Aday Psikolojik Danışman

Necmettin Erbakan Üniversitesi