“Her şeyi iyi tarafından görmek iyi bir şey gibi görünse de gerçek şu ki, hayat bazen berbattır ve yapabileceğiniz en sağlıklı şey de bunu kabul etmektir”
-Mark Manson
Üniversite yıllarında her olayın olumlu yanlarına odaklandığım için arkadaşlarım tarafından fazla iyimser olarak bilinirdim. Pozitifliği sonuna kadar savunan ve onun yadsınamaz gücüne fazlasıyla inanan biri olarak bu yazıyı yazacak son kişi olsam da toksik -zarar veren- hale geldiğini her alanda görebiliyordum. Örneğin herhangi bir sosyal medya hesabınızı açın ve ana sayfanızda bir süre gezin. Pozitif kelimesine birden fazla denk geldiğinizi fark edeceksiniz. Sadece #positivevibes hashtag’inin milyonlarca kişi tarafından kullanıldığını da düşünürsek bu mutluluk çılgınlığına ne derece maruz kaldığımızı anlayabiliriz. Peki iyi düşünmenin neresi bu kadar kötü olabilir?
İnsan doğası gereği kötü duygularını bastırma eğilimindedir. Bunun yanında olumlu düşünmenin de sağlığa iyi geldiğini biliyoruz. Ancak her şeyin fazlasının zararı olduğu gibi olumlu düşünmenin ve sürekli olarak kendimizi iyi olmaya zorlamanın da oldukça zararı vardır. Bu zararı, Amerikalı psikologlar Jamie Long ve Samara Quintero ‘Toksik Pozitiflik’ kavramı ile açıklamışlardır. Toksik pozitiflik, gerçekten öyle hissetmediğiniz halde mutlu veya neşeli davranma halidir (Long & Quintero, 2019). Yani ne olursa olsun etrafa gülücükler saçma ve çok iyi olduğunuzu ilan etme hali diyebiliriz. Hayatın sürekli pamuklara sarmalanmış bu toksik halini iki farklı şekilde değerlendirebiliriz;
- Birinden deneyimleyebileceğiniz veya birine verebileceğiniz aşırı olumluya odaklanma durumu,
- Kendinize uyguladığınız aşırı iyi düşünmeye zorlama durumudur.
Peki her şeye güneş ışığı ve gökkuşağı gibi bakmanın yani toksik pozitifliğin bu kadar tehlikeli olmasının nedenleri neler olabilir? Science of People yazarı Edwards, toksik pozitifliği her yönüyle inceleyerek tehlikeli olmasının 5 nedenini bize şu şekilde açıklamıştır;
1.Negatif Kavanoz Oluşumu
Olumsuz yaşadığımız duygularımızı biriktirdiğimiz bir kavanoz düşünün. Ne zaman bir düşünce ya da duygu yaşasanız bu kavanoz her seferinde biraz daha doluyor. Sonunda, kavanozunuz ne kadar çok dolarsa, olumsuzluk hayatınızda bir yolunu buluyor ve karşınıza çıkıyor. Sorun şu ki sorunları ne kadar çok görmezden gelirsek aynı derecede güçlenirler. Oysa biz sadece mutlu değil kızgın, öfkeli ve endişeli de olabiliriz. Bu tıka basa dolu kavanozun size ne yapacağını hayal edebiliyor musunuz?
2.Güzel Hava Dostu
Güzel hava dostlarını, iyi zamanlarınızda yanınızda olan biri gibi düşünebilirsiniz. Olumsuzluk yaşadığınızda ‘Bunlarda geçer, canını sıkma, hadi neşelen’ mesajları vererek size samimiyetsiz hissettiren kişilerdir. Bu dost siz de olabilirsiniz ya da şu an çevrenizde bulunan biri de olabilir. Önemli olan bu güzel hava dostlarından arınarak her türlü hava koşullarının olabileceğini kabul etmektir.
3.Sahte Kahkahalar
Bir arkadaşınızın okulu bitirmesini sağlayacak sınavdan kaldığını öğrendiniz. Öfkeli ve üzgün olmasını beklerken o ‘Bir şeyim yok, oldukça iyiyim, sorun değil’ gibi ifadeler kullandığına tanık oldunuz. Bir şeylerin yanlış olduğunun farkındasınız, o an aslında mutlu olmadığını anlıyorsunuz. İşte bu sahte kahkahalar gerçek olmadığı için taklit edildiğinde farkedilebiliyorlar. Biliyoruz ki duyguları taklit etmek, -mışcasına yaşamak insanı çok yoruyor.
4.Daha Fazla Hüzün
10 yıllık bir Stanford araştırması, olumsuz duyguları bir başa çıkma mekanizması olarak reddetmenin daha yüksek depresyon seviyeleriyle bağlantılı olduğunu buldu. Kabul etmediğimiz her duygu için daha fazla depresyona batıyoruz ve kalıcı sorun haline gelebiliyor (Edwards, 2020).
5.Duyarsızlaşma
2008 yılında mutluluğun karanlık tarafını bize gösteren bir deney ile duyarsızlaşmanın nasıl olabileceğine bakalım. Araştırmacılar çocukları aldı ve gömülü bir figürde basit bir şekli bulmalarını istedi. Daha mutlu çocukların gömülü figürleri bulması daha uzun sürdü ve daha azını buldu. Tarafsız veya üzgün çocuklar daha hızlıydı ve daha mutlu çocuklardan daha fazla rakam buldu. Peki bu deney bizi nasıl düşündürüyor? Araştırmacılar, mutlu bir durumda olmanın “küçük ayrıntılar” yerine “büyük resmi” görmemizi sağlayabileceğini öne sürüyorlar. Üzgün veya tarafsız bir durumdayken, bir şeylerin yanlış olduğunu veya tam olarak doğru olmadığını düşünebileceğimiz için küçük ayrıntılara dikkat etmemiz daha olasıdır. Bu nötr veya üzgün durum, moral bozukluğumuzun nedenini daha kesin olarak belirlememizi, onu tanımlamamızı ve bir an önce ondan kurtulmaya çalışmamızı sağlar. Yani aşırı mutlu insanlar biraz duyarsız görünüyorsa, bu gerçekten doğru olabilir (Schnall, Jaswal ve Rowe, 2008).
Tüm seçeneklere baktığımızda mutlu olmaktan daha çok kötü olarak adlandırılan duygulara kendimizi teslim ediyoruz. O anda hissettiğimiz öfke, hüzün, pişmanlık gibi duyguları halının altına süpürüyoruz. Ardından halının üstünde yaşadığımızı sandığımız mutluluk duygusunu kovalamaya çalışıyoruz. Ancak bir yanımız o duyguların halının altında olduğunu ve gitgide çoğaldığını biliyor. Aslında halı da bulunduğu oda da bize ait. Carl Jung’un dediği gibi ‘İyi bir insan olmaktansa bütün bir insan olmayı tercih ederim’. Tüm duygularınızı sahiplenmeniz dileğiyle.
Kaynakça
Edwards, V. (2020). Toxic Positivity: Why Positive Vibes are Ruining You. Erişim Adresi: https://www.scienceofpeople.com/toxic-positivity/
Long, J.& Quintero, S. (2019). Toxic Positivity: The Dark Side of Positive Vibes. Erişim Adresi: https://thepsychologygroup.com/toxic-positivity/
Schnall, S., Jaswal, V., Rowe C. (2008). A hidden cost of happiness in children. Developmental Science. 11(5):F25-30. Doi: 10.1111/j.1467-7687.2008.00709.x
Görsel Kaynakça
https://sosuperawesome.com/post/116597773005/felicia-chiao-on-tumblr
İdil Sera Şahin
Psikolojik Danışman