Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 3 Dakikadır.

Kürtaj konusunu yazmaya karar verdikten sonra sanırım iki ya da üç kez fikir değiştirdim. Hassas bir konu olduğunu düşünüyorum. Hassas fakat gerçek… Konuşulmaya, anlaşılmaya değecek kadar gerçek. Bu nedenle yazmaya karar verdim. Kararımdan sonra literatür taraması yaptım. Bu konuyla ilgili yazılanları, yapılan çalışmaları inceledim. Günlük hayatta olduğu gibi akademik anlamda da tartışılan bir konu olduğunu fark ettim. Tıp, sosyoloji, ilahiyat, psikoloji ve daha birçok alan kendi açısından değerlendirip konuyla alakalı bir kanıya varmış. Bilgilendirmeye dair, veriler sunmak amacıyla veya kendi görüşlerini ifade etmek için yazılan çok fazla makaleye rastladım. Açıkçası bu durum beni biraz şaşırtsa da faydalı makalelerin sayısının çokluğu mutlu etti. Günlük hayatta “Ne olursa olsun kürtaj düşünülmemeli”, “Kürtaj haktır”, “Bir canlıyı öldürmektir”, “Gayet normal bir durum” gibi yorumlarla karşılaşırız ve bu yorumlar bireyi düşünmeden, kadını ve duygularını hiçe sayarak yapılırlar. Benimse bu yazıdaki amacım bütün bu yargılardan uzak bir perspektifte kürtajı değerlendirmek, kürtaj kararının birey üzerindeki etkilerini ve bu kararın sebeplerini değerlendirmek.

Dünya genelinde değerlendirildiğinde ülkelerin neredeyse yarısında isteğe bağlı kürtajın yasak olduğu görülmektedir. Din, siyaset, ahlâk alanlarında farklı farklı yorumlamalar yapılarak kürtaj yasaklanmakta veya zaruret durumunda izin verilmektedir. Türkiye’de ise 1983 yılında yasal hâle gelmiştir. Bu tarihten önce ise kadınlar yasal olmayan yollarla kürtaj oluyorlardı. Bu da belirli komplikasyonlara sebebiyet veriyordu. Yine de Türkiye’de kürtajın yasallaşmasının asıl sebebi gayrimeşru yollardan yapılan kürtajların kadın üzerindeki zararları değil, geliştirilen nüfus politikaları olmuştur. 1965 yılından sonra ekonomiyle bağlantılı olarak geliştirilen nüfus politikaları doğum kontrolüne verilen öneme ve kürtajın yasal hâle gelmesine zemin hazırlamıştır (Komut, 2011). Kürtaj artık yasaldır fakat ne kadar ulaşılabilirdir? 2020 yılında Türkiye’de yapılan bir çalışmada hastanelerin kürtaj hizmeti verip vermedikleri araştırılmıştır. Görüşülen 295 kamu hastanesinin %54’ünde isteğe bağlı kürtaj hizmeti verilmediği, %14’ünde zaruret hâlinde verildiği ifade edilmiştir. Kürtaj hizmetini vermeme durumları en çok; “yasak veya yasal değil”, “devlette yapılmıyor”, “doktorun inisiyatifine bırakılmıştır” sebepleriyle açıklanmıştır (O’Neil, Altuntaş ve Keskin, 2020). Ülkemizde kürtaj yasaldır fakat ulaşılabilir değildir diyebiliriz. Ulaşılamazlığı açıklamak veya yorumlamaktan ziyade kürtaj kararının zorluğundan ve bu karardaki etkenlerden bahsetmek isterim.

Kadınlar anne olmadan önce bu sorumluluğu kaldırıp kaldıramayacakları konusunda değerlendirme yaparlar. Bu değerlendirme nasıl bir anne olacaklarından diğer insanların bu durumdan nasıl etkileneceğine kadar çok fazla düşünceyi içine alır. İçinde bulundukları durum, yanındaki kişiler, kendine dair düşünceleri… Yani bir bebeği doğurmaya karar vermek de kürtaj kararını vermek de bencillikten uzak, zor bir karar olmaktadır (Keskin, 2015). Ülkemizde kürtaj kararını alan kadınların tek sebeple bu kararı almadıkları, birden fazla nedenden dolayı böyle bir karar alabilecekleri ve bu kararın değişmeye meyilli olduğu gözlenmiştir. Genellikle bu kararı almada istenildiğinden fazla çocuk sahibi olma, kendilerini hazır hissetmeme, boşanma veya resmi nikahın bulunmaması gibi nedenler etkili olmuştur. İçinde bulunulan koşulların olumsuzluğu da bu kararı etkilemektedir. Bunlar; geçim sıkıntısı, sağlık problemleri, eşin ve ailenin olumsuz tutumu, doğumun zorluğu, önceden istenmeyen bir gebeliğin doğumla sonuçlanması, çocuğun bakımını sağlayacak kimsenin bulunmaması olarak sıralanabilir (Çavlin, Tezcan ve Ergöçmen, 2012). Bu tarz problemlerle başa çıkılması başlı başına zorken hamileliğini öğrenen bir kadın için daha da zordur. Zor şartlar altında bir bebeğe sahip olmak ve onun sorumluluğunu almak kadını veya evli çifti zorlayabilir. Böyle bir durumda kürtajı düşünen kadına yakınlarının olumsuz eleştirileri veya toplum baskısı yapılır. Çocuğu doğurmakla aldırmak arasında karar veremeyen kadının kendini sıkışmış hissetmesi ve psikolojik anlamda yıpranması olasıdır.

Kürtajın olması gerektiğini savunmuyorum. Ama ulaşılamayacak bir konumda olmasını da… Zaten ısrarla savunduğumuz şeylerin çürümesini sağlayacak hikâyeler vardır elbette. Bu yüzden eleştirilerimizde acımasız olmamayı tercih edebiliriz. Kürtajı engellemek için ulaşılabilirliği düşürmek veya acımasızca eleştirmek bir çözüm yolu değildir. Aksine kadını olmaması gereken yöntemlere sürüklerken psikolojik anlamda olumsuz etkiler. Bunun yerine kürtaja zemin hazırlayan olumsuzlukları ortadan kaldırmak daha mantıklı olabilir. Aile planlamalarına dair danışmanlık verilmesi, refah seviyesinin yükselmesi, iletişime açık bir eş olunması, kürtajın aile planlamasında bir yöntem olmadığı bilincinin aşılanması gibi…

 

KAYNAKÇA

Çavlin, A., Tezcan, S. ve Ergöçmen, B. (2012). Kadınların bakış açısından kürtaj. Nüfusbilim Dergisi34(1), 51-67.

Keskin, İ. (2015). Kürtaj tartışmaları ve feminizm. Fe Dergi7(1), 85-95.

Komut, S. (2011). Türkiye’de kadın, cinsellik ve kürtaj. Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi3(1).

O’Neil, M. L., Altuntaş, D. ve Keskin, A. Ş. (2020). Yasal ancak ulaşılabilir değil: Türkiye’deki kamu hastanelerinde kürtaj hizmetleri-2020.

GÖRSEL KAYNAKÇA

https://www.freepik.com/premium-photo/embryo-silhouette-woman-hand_6340323.htm#page=1&query=%20abortion&position=17

https://www.freepik.com/free-vector/abortion-concept-illustration_11786053.htm#page=1&query=%20abortion&position=0

 

Şeyma KÜÇÜK

Psikolojik Danışman