Hangi sebeple temel amacı yaşamak, temel içgüdüsü var olmaya yönelik olan bir canlı, kendi isteği ile yaşamına son verebilir?
Dünya Sağlık Örgütü 1974 yılında intiharı şöyle tanımlamıştır; “kişinin amacının bilincinde ve değişik derecelerde ölümcül amaçlı olarak kendine zarar vermesi”. Aynı zamanda intiharı, intihar eylemi ve intihar girişimi olarak ikiye ayırmıştır. İntihar eylemi gerçek intihardır ve ölümle sonuçlanır. İntihar girişimi ise kişinin kendisini yok etme, kendisine zarar verme amacına yönelik ölümcül olmayan girişimleridir. Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre ölüm olaylarında ilk on sebepten biri intihardır. Dünyada 2000 yılı itibariyle 815.000 kişi intihar ederek hayatını sonlandırmıştır. Yani her 40 saniyede bir kişi intihar etmektedir (Harmancı, 2015). Peki birey neden kendi yaşamına son vermek ister? İşte üzerinde durulması gereken nokta burasıdır!
İntihar stres olaylarına tepki veren normal kişilerden ağır patolojik rahatsızlığı olan hastalara kadar toplumun geniş bir kesiminde görülebilmektedir. İntihar eden bir birey cidden ölme isteğinde olabileceği gibi acısını, çaresizliğini, umutsuzluğunu, yalnızlığını dile getirme amacında da olabilir. Bu yönleri ile bakıldığında intiharı kişinin ‘yardım çağrısı’ olarak düşünmek gerekir (Can ve Sayıl, 2004). Yapılan araştırmalarda intihar eden bireylerin %80’nin daha önce intihar edeceklerini bir şekilde belli ettikleri bulgularına ulaşılmıştır. Yine bildirilen vakalara bakıldığında intihar edenlerin % 50’sinin intihardan önceki bir ay içinde, % 25’inin de intihardan önceki bir hafta içinde tıbbi yardım için doktora gittikleri görülmektedir. Doktorluk bir rahatsızlığı olmayan bu insanların yaptığı, aslında bir imdat çağrısından başka bir şey değildir (Sayıl, 2000, Akt. Can ve Sayıl, 2004).
İntihara sürükleyen birçok farklı etken vardır. İntihar girişimiyle ilgili yapılan birçok araştırmada, kişilerarası sorunların belirgin düzeyde etkili olduğu görülmektedir. Yapılan bir çalışmada ise intihar girişimine en sık yol açan sebep anne-baba sorunlarıdır ve bu sorun daha çok ergenlerde ve kadınlarda gözlenmiştir. Daha sonra eşle yaşanan sorunlar gelmektedir. Ayrıca ruhsal sorunlar, işsizlik, hastalık gibi sorunlar da risk etmenleridir ( Dilsiz ve Dilsiz, 1993). Genel olarak yapılan araştırmalara bakıldığında, gençlerin sorunlar karşısında kendilerini yetersiz hissettiklerinden stresli bir olay karşısında ilk olarak intiharı düşündükleri görülmektedir. Cinsiyet dağılımına baktığımızda kadınların stresli bir olay karşısında kendilerini erkeklere oranla daha güvensiz hissettikleri, kendilerini öfkelendiren ve kaygılandıran etmenlerin daha fazla olduğu ve daha içe dönük tepkiler verdikleri bulgularına ulaşılmıştır. İntihar vakalarında bireylerin ruhsal rahatsızlıkları incelendiğinde çoğunluk depresyon hastası bireylerdir. Tatlılıoğlu (2012), intiharın nedenlerini şu şekilde sınıflandırmıştır;
-Psikiyatrik rahatsızlıklar (depresyon, şizofreni, duygu durum bozukluğu, anksiyete bozukluğu, alkol ve maddeyi kötüye kullanım, yeme bozuklukları ve kişilik bozuklukları)
– Ailesel faktörler ( parçalanmış aile, aile içi şiddet, anne-baba tutumları ve aile içi ilişkiler)
– Stresli yaşam olayları ( hastalık, boşanma, okul başarısızlığı, yakın birinin kaybı, hastaneye yatma)
– Sosyal faktörler (aile bağlarının zayıflaması, sosyal ve ekonomik krizler, dine, devlete, değerlere bağlılıkta azalma, erken yaşta evlilik, aldatma)
– Biyolojik yatkınlık
– Psikolojik etkenler.
Yapılan bir araştırmada intihar düşüncesi ve girişimine ve intihardan ölme olasılığını yüksek görmeye, kendini çok yalnız hissettiği anların olduğunu söyleyen öğrenciler arasında böyle hissetmeyen öğrencilere kıyasla daha çok rastlandığı görülmüştür (Eskin, 2001).
İntihar fark edilirse önlenmesi mümkündür. İntihar vakalarındaki bireylerin çoğu depresyon hastalarıdır, doğru tanı ve tedaviyle risk azaltılabilir. Bu kişilerin gerekli yerlerden uzman desteği alarak tedavi görmeleri ailesi ve yakın çevresi tarafından sağlanmalıdır. Aynı şekilde intihar mesajları veren kişi mutlaka dikkate alınmalı, yakınları tarafından destek verilerek bir uzmandan yardım alması sağlanmalıdır. Bazı psikanalistler, ergenlik dönemindeki stresörlerin azaltılmalarının ergenlik dönemi intiharların önlenmesinde faydalı olacağını ifade etmektedirler. 12 yaş altı çocukların aile ve okul çevresinden gördükleri destek intiharın önüne geçmektedir. Ayrıca okul başarısızlığı ergenler için en önemli risk faktörlerinden olduğundan okullarda önleyici rehberlik çalışmalarına önem verilmelidir (Tatlılıoğlu, 2012).
KAYNAKÇA
- Can, S.S. ve Sayıl, I.,( 2004).Yineleyici İntihar Girişimleri. Kriz Dergisi 12 (3): 53-62
- Dilsiz, A. ve Dilsiz, F., (1993) . İntihar Girişimlerinde Belirtilen Nedenler. Kriz Dergisi 1(3): 124-128
- Eskin, M. 2001. Ergenlikte Yalnızlık, Başetme Yöntemleri ve Yalnızlığın İntihar Davranışı İle İlişkisi. Klinik Psikiyatri 2000:4: 5-11.
- Harmancı, P., (2015). Dünya’daki ve Türkiye’deki İntihar Vakalarının Sosyodemografik Özellikler Açısından İncelenmesi. Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi. Cilt: 1 Sayı:1.
- Tatlılıoğlu, K. , (2012). Sosyal Bir Gerçeklik Olarak İntihar Olgusu: Sosyal Psikolojik Bir Değerlendirme. AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Güz 2012, Cilt:12, Yıl:12, Sayı:2, 12:133-155
GÖRSEL KAYNAKÇA
- http://komikya.blogspot.com/2008/07/olum-garantili-intihar.html
- http://www.beykozguncel.com/8055-beykoz-riva-yolunda-viyadukten-atlayarak-intihar-etti.html
Gülsüm YILMAZ
Psikolojik Danışman