Teknolojinin hızla geliştiği günümüzde bilgilerin de teknoloji vasıtasıyla bizlere ulaşması yadsınamaz bir gerçektir. Bilginin hızlı bir şekilde bizlere ulaşması, dünyanın öbür ucundaki insanlarla ilgili haberleri görebiliyor olmamız çok büyük bir kolaylıktır. Artık insanlar oturdukları yerden tek tuşla istediği konuyla ilgili bilgilere veya haberlere kolaylıkla ulaşabilmektedir. Fakat bu avantajlar bazı dezavantajları da beraberinde getirmektedir. Bunlardan biri internet gazeteciliği ve sosyal medya platformları aracılığıyla bilgi kirliliğinin meydana gelmesidir.
Bilgi kirliliği denince birçok kaynaktan doğruluğu denetlenemeden, belirli hedefler doğrultusunda sunulan bilgiler akla gelmektedir. Birbiri ile taban tabana zıt bilgiler, fikirler ve yorumlar içeren iletiler insanları yönlendirmekte, şüpheye ve kararsızlığa düşürmektedir. Bunun doğal sonucu olarak hem birey olarak insan hem de o bireyle birlikte bütün toplum olumsuz bir şekilde etkilenmektedir. Çünkü doğruluğuna daha önce kesin olarak inandığımız konularla ilgili yeni bilgiler, eski bilgimizin yanlış olduğunu söyleyebilmektedir. Bazı durumlarda da aynı durumla ilgili iki farklı bilgi verilmektedir (Güngör, 2010). Bilgi kirliliği bazen belli bir konuyla ilgili farklı görüş ve düşüncelerin sonucu olarak karşımıza çıkmakta bazen de bir konuyla ilgili insanların aşırı bilgiye maruz kalması şeklinde meydana gelmektedir. Özellikle internet kullanıcılarının aşırı bilgiye maruz kaldığı günümüzde insanlar aramadıkları içeriklere dahi çeşitli sebeplerden dolayı maruz kalabilmektedirler (Çataldaş, 2018).
Artık insanların büyük çoğunluğunun en az bir tane sosyal medya hesabı bulunmakta ve herkes dilediği gibi bu platformlarda bilgi paylaşımı yapmaktadır. Paylaşılan bu bilgiler doğru veya yanlışlığı irdelenmeden kısa sürede pek çok kişinin görebileceği şekilde yayılabilmektedir. Özellikle önemli konularda bazı insanlar ve kaynaklar korku ve kaygı düzeyi üzerinde etkili olabilecek paylaşımlarla deyim yerindeyse felaket tellallığı yapabilmektedir. Bu durumun insanların psikolojileri üzerinde ciddi etkileri olmaktadır.
Sosyal medyada var olan bilgi kirliliğinden dolayı, sosyal medyanın kullanıcılarına fayda sağlamak yerine bazen zarar verdiği düşünülmektedir. Sosyal medya içerikleri başka kullanıcılar tarafından değiştirilerek tekrar yayınlanabilmektedir. Bu şekilde değiştirilerek tekrar yayınlanan içerikler kamuoyunu yanlış bir şekilde yönlendirmekte ve kimi zamanlar toplum içerisinde huzursuzluk ortamı meydana gelebilmektedir (Çataldaş, 2018). Yayınlanan bir içeriğin sadece belirli bir kısmı cımbızla çekilerek yanlış bilgilere yol açılmaktadır. Son zamanlarda dünya gündemini meşgul eden koronavirüsle ilgili buna benzer durumlarla karşılaşmaktayız. Hem konuyla ilgili bilgi sahibi olmayan birçok kişi yanlış bilgilere sebep olabilmekte hem de uzmanların verdiği bilgilerin eksik yansıtılması insanlarda paniğe yol açabilmektedir. Bunun dışında bir şehirde çekilen bir fotoğrafın şehir ismi değiştirilerek paylaşılması, çok eskiye ait olan videoların güncel gibi yansıtılması insanların psikolojileri üzerinde olumsuz etkilere sahiptir.
Zaten bilgi eksikliği olan bireylerde bilgi kirliliği nedeniyle gereksiz bilgi yığını ve çelişkili bilgilerden dolayı daha fazla panik hali ortaya çıkabilmektedir. Bu durum kişilerin hangi bilgiye inanacağına şaşırmasına ve daha kaygılı hale gelmelerine sebep olabilmektedir. Dolayısıyla sürekli endişe halinde olmak ruh halinde çökkünlüğe neden olarak bireyleri karamsarlığa sürükleyebilmektedir. Bunların yanı sıra uyku problemleri, sinirlilik hali, depresyona yatkınlık gibi olumsuz etkileri de söz konusu olabilmektedir.
Bu olumsuz psikolojik etkileri azaltmak için bilgi kirliliğinin önüne geçilmelidir. Bilgi kirliliğinin önüne geçilmesinde kullanılan bir yöntem karşılaşılan içeriklerin doğrulanmasıdır. Doğrulama temel olarak bireylerin karşılaştıkları bir haberin doğruluğunu kontrol etmek için çeşitli eylemlerde bulunması anlamına gelmektedir. Yapılan bir anket çalışmasına göre en çok kullanıldığı söylenen doğrulama yöntemi %43,6 ile aynı haberi farklı platformlardan incelemektir. Bu yöntemi ilgili kişi ya da kurumdan kontrol etmek (%18,8), aile bireylerine/arkadaşlara sormak (%17,2) ve haberi doğrulayan platformlara bakmak (%14) takip etmektedir. Haberi doğrulayan platformlara sorma yöntemi ise bir kesim katılımcı tarafından kullanılıyor olsa da, en az kullanılan doğrulama yöntemidir (Şencan ve Kalkan, 2019).
Bilgi kirliliğini önlemek için yapılması gerekenlerden biri de bireylere medya okuryazarlığı becerisi kazandırılmalıdır. Medya okuryazarlığı kişinin ulaştığı medyaları eleştirel bir şekilde değerlendirebilmesini içerir. Burada eleştirel düşünme becerisi de ön plana çıkmaktadır. Bireyler karşılaştıkları bilgileri kesin doğru olarak kabul etmeden yanlış olabilmesine karşı temkinli olmalıdır. Bunun yanı sıra sosyal medya ile ilgili yeniden yasal düzenlemeler yapılarak bilgi kirliliğinin önüne geçilebilir.
KAYNAKÇA
Çataldaş, İ. (2018). Sosyal medyanın bilgi kirliliği kapsamında değerlendirilmesi: 15 Temmuz örneği (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Gümüşhane Üniversitesi, Gümüşhane.
Güngör, İ. (2010). İletişim ve Bilgi Kirliliği. Bilgiyurdu Gençlik Dergisi, 3(18), 27-28.
Şencan, İ. ve Kalkan, O. (2019). Medya kullanımı ve haber tüketimi: Güven, doğrulama, siyasi kutuplaşmalar.
GÖRSEL KAYNAKÇA
https://bahriyegurpinargeredeli.wordpress.com/2018/01/25/sosyal-medyayi-nasil-kullanmaliyiz/
Beyza Özeskici
Psikolojik Danışman