“Ah biz sizin yaşınızdayken çamaşırları bile elimizde yıkıyorduk. Şimdi her şeyin makinesi var, zaten yediğiniz önünüzde yemediğiniz ardınızda, bütün olanaklara sahipsiniz, bizim gibi bilinçsiz aileleriniz de yok… Hâlâ neden mutlu olamıyorsunuz ben anlamıyorum ki? Biz bir kuru ekmeğe bile şükrederdik.” diye sitem etti yine bugün bir yerlerde birileri. Onu dinleyen kişi de belki bu cümleleri duymanın bezginliğiyle duyduklarını kulak ardı etti belki de “Gerçekten ben ne istiyorum hayattan, her şeye sahibim.” diye kara kara düşünmeye başladı. Bilinmez… Ama geçmişte yaşayan insanların memnuniyet düzeylerinin bu dönemkilere göre daha fazla olduğu yadsınamaz bir gerçek. Çünkü hayatta kalma dertleri bizlere göre daha fazlaydı. Şimdi ise fizyolojik ihtiyaçlarını, güvenliğini karşıladığı için mutlu olanların sayısı azalmış durumda. İnsanlar hayatlarına bir anlam yüklemeye çalışıyorlar, mutluluğu kovalıyorlar. Peki bu mutluluk nerede?
Cevap veriyorum: Mutluluk, hayatımızın belirli anlarında saklı. Bu anlara sistematik olarak bakarsak bu anların sayısını arttırabiliriz diye umuyorum. Bu nedenle bu yazımda mutluluğa giden yolda bir aracıdan bahsetmek istiyorum: Akış. Yıllar önce ilk duyduğumda bana komik gelen bu kavramın tanımına ve neden böyle bir tabir kullanıldığına geçelim.
Mihaly Csikszentmihalyi; mutluluk üzerine yaptığı araştırmalarda, insanların bazı yüksek mutluluk veren anları “yüzmek gibiydi”, “sanki bir şeyler akıyor gibi” tarif ettiklerini görmüştür. Bu anlara bu yüzden “akış” ismini vermiş ve bu konuyla ilgili yüzlerce araştırma yapmıştır (Csikszentmihalyi, 2021). Akış, bireyin gerçekleştirdiği eyleme tamamen kendini vermesiyle duyduğu içsel keyiftir. Bu öyle bir eylem olmalıdır ki hem sınırlarımızı zorlamalı ama yeteneklerimizi aşmamalı hem de düşünmeden yapabileceğimiz kadar kolay olup bizi sıkmamalıdır. Akış durumunda sadece aktiviteye odaklanır, günlük yaşamda yaşanılan sıkıntılarından sıyrılırız. Böylelikle yaşanılan anda kalarak yaptığımız şeylerin tadına varırız (Carr, 2016). Aslında çok karmaşık görünse de akış deneyimini sıklıkla yaşarız ama çoğunlukla adlandıramayız. Raftingi deneyimlediğim zaman dilimini hatırlıyorum da kürekle botu hareket ettirip alabora olmamak dışında düşündüğüm başka hiçbir şey yoktu. Geçmiş veya gelecek umurumda değildi. Kendimi öylesine kaptırmıştım ki 45 dakikanın nasıl geçtiğinin farkına bile varmamışım. Bunun gibi bir deneyimi ilgi alanlarımıza göre bisiklet sürerken, kitap okurken, tiyatro sahnesindeyken, futbol oynarken, dağcılık yaparken de yaşayabiliriz. Bu öyle bir deneyimdir ki zaman da mekân da akar gider…
Carr (2016)’a göre, bir deneyime akış denilebilmesi için dokuz tane koşulun sağlanıyor olması gerekmektedir:
- Deneyimin kendisi bireye yüksek bir keyif vermelidir.
- Aktivitenin zorluğu, beceriyle orantılı olmalıdır. Becerinin altında, kolaylıkla yapılan bir aktivite genellikle keyif vermez. Becerinin üzerinde, zorlanarak yapılan bir aktivite kişide kaygı uyandıracaktır.
- Bir süre sonra eylem otomatikleşmelidir.
- Akış deneyiminde hedefler belirgindir. Mesela tenis oynayan bir kişinin hedefi daha yüksek bir puan almaktır.
- Eylemin sonucunda içsel veya dışsal anlamda bir geribildirim alınmalıdır.
- Tam bir odaklanmadan söz edilmelidir.
- Odaklanma sonucu birey, öz farkındalığını yitirir. “Şu an neden bunu yapıyorum?” veya “Nasıl yapıyorum? sorularını kendine sormaz.
- Eylem üzerinde kontrol hissi hissedilmelidir. Eylemin kişiyi değil, kişinin eylemi yönettiği aktiviteler haz verir.
- Zaman algısı bozulmalıdır. Akıcı bir kitap okuyan bir kişiye saatler, dakikalarmış gibi gelebilir. Bunun tersi olarak rekabetçi yelkencilikte yapılan zorlu manevralarda dakikalar, saniyeler geçmiş gibi hissedilebilir.
Bu koşulları sağlamak çok zor olarak düşünülse de aslında günlük hayatta sıklıkla bu koşulları sağlayıp akış deneyimi elde edebiliriz. Mesela; insanların en sık yaşadıkları akış deneyimlerinden birisi kitap okumaktır. Bir diğeri ise sosyalleşmedir. Bireyin bilincini kontrol altına alarak akışı yaşayamayacağı bir deneyim yoktur. Dolayısıyla bilincin kontrolü akış deneyimlerini arttıracak, bu durum da mutluluğa sebep olacaktır. Bilinç kontrolü ise bu konuda çalışmalar yaptıkça sağlanabilir (Csikszentmihalyi, 2021). Meditasyon veya mindfulness teknikleriyle, akış deneyimlerinin sayısını ve çeşitli alanlarda becerilerin arttırılmasıyla bilinç kontrolü konusunda gelişmeler sağlanabilir.
Dida Kaymaz’ın da dediği gibi: “Mutlu hayat yoktur, mutlu anlar vardır.” Mutlu anlarınız bol olsun.
KAYNAKÇA
Carr, A. (2016). Pozitif Psikoloji. İstanbul: Kaknüs Yayınları.
Csikszentmihalyi, M. (2021). Akış. Ankara: Buzdağı Yayınevi.
GÖRSEL KAYNAKÇA
https://sfwallpaper.com/categories/happy-picture.html
https://infoarenas.com/wp-content/uploads/2019/03/You-can-make-it-1.jpg
Şeyma KÜÇÜK
Psikolojik Danışman