Onlar, yolda yürürken çok sık karşılaştıklarımızdır. O sırada göz çevirdiklerimiz veyahut yüzlerine bakmadan geçtiklerimizdir. Bazen ellerinde, içinde sarımtırak bir sıvı olan torbayla görürüz onları ve hızlıca uzaklaşırız. Bazen mukavva parçasının üstünde uyurken görür ve hallerine üzülürüz. Aklımızın derinliklerine “tehlikeli” olarak kodlansa da içten içe ne yapabiliriz onlar için diye düşünmekten kendimizi alamayız. Peki “onlar” kim mi? Onlar sokağın çocukları…
Kolombiya’da “yatak böcekleri”, Peru’da “meyve kuşları”, Vietnam’da “toz böcekleri” olarak damgalanan sokağın çocukları, aileleri ile tamamen ilişkisini keserek tüm zamanını sokakta geçirmekte ya da sokakta çalışıp akşam evine dönmekte ve aileleriyle düzensiz ilişki sürdürmektedir. (Alabay, 2018).
UNICEF tarafından “sokak çocuğu” kavramı yanlış bulunmuş, çocuklar aile ve çalışma durumlarına göre sınıflandırılarak “sokakta yaşayan çocuk” ve “sokakta çalışan çocuk” olarak adlandırılmıştır (Sami Şener, 2015). Burada adlandırmadan ziyade odaklanılması gereken durum her iki gruptaki çocukların ait oldukları yerin “sokak” olmasıdır.
Günümüzde “sokak çocuğu” olgusu oldukça belirgin bir durumdur. Yapılan bir araştırmada 1980 sonrası dünyada 80-100 milyon arasında sokak çocuğu olduğu belirlenmiştir. Bu çocukların çoğu üçüncü dünya ülkeleri ve gelişmekte olan ülkelerde yaşamaktadır. Özellikle küreselleşme ile birlikte değişen ekonomik ve toplumsal yapı çocukların sokağa sürüklenmesine sebebiyet vermektedir. Kısacası yoksulluğun artması ile çocukların ailelerine gelir desteği amacıyla erken yaşta çalışmaya başlaması, kente göç durumu ile çocukların yaşadıkları uyum problemleri, parçalanmış aile yapısı ve beraberinde gelen aile sorunlarının çocuklar üzerindeki etkisi, çocuğun yaşadığı coğrafyanın kültürel değerleri, yanlış akran seçimleri vb. gibi durumlar çocuğu sokak riskine açık hale getirmektedir. Diyarbakır’da sokakta yaşayan ve çalışan 400 çocukla yapılan bir araştırmada çocukların ekonomik, fiziksel, cinsel istismara uğradığı bunun yanında hırsızlıkta ve seks işçiliğinde çalıştırıldığı bilgisine ulaşılmıştır. Hindistan’ da 6-16 yaş arasındaki 115 erkek sokak çocuğuyla çalışma yapılmış, çocukların %57’sinde bağımlılık yapıcı maddelere karşı olumlu tutum ve düşünce tespit edilmiştir. Aynı zamanda 115 çocuğun %44,5’inin sigara, %24,3’ünün tiner, %21,8’inin alkol ve %26,4’ünün ise kenevir gibi bağımlılık yapan maddeler kullandığı belirlenmiştir (Alabay, 2018). Ögel ise kendine zarar verme davranışını sokak çocukları üzerinde incelemiş ve çarpıcı sonuçlara ulaşmıştır. Ögel’in araştırmasına göre sokakta yaşayan çocukların %20’sinde kendine zarar verme davranışı bulunmaktadır. 4 yıldan fazla sokakta yaşayan, travmatik geçmişi olan, bağımlı ve bağımlılık yapıcı madde kullanan çocuklarda bu durum daha fazla görülmektedir (Alper Aksoy, 2005). Sonuç olarak ister çalışsın ister yaşasın sokağın çocukları her türlü tehlikeye maruz kalmakta ve bu tehlikelerin içinde yaşamaya devam etmektedir.
Ülkemiz açısından “sokağın çocukları” için yapılan uygulamalara baktığımızda önlem ve çözüm odaklı çalışan sivil toplum örgütlerinin ve resmi kuruluşların varlığını görmekteyiz. Çocuk Destek Merkezleri, Çocuk ve Gençlik Merkezleri, İlk Adım İstasyonları devletin yaptığı çalışmalardan bazılarıdır. Ayrıca Sokak Çocukları Vakfı, Umut Çocukları Derneği gibi sivil toplum kuruluşları da aynı derdi paylaşan kuruluşlardır. Bunun yanında birçok yerel yönetim kendi bünyelerinde projeler yaparak sokak risklerine karşı korumasız çocuklar için çeşitli faaliyetler yürütmektedir. Bu çalışmaların ortak amacı sokak çocuklarının temel ihtiyaçlarını karşılamak, psikososyal açıdan desteklenmelerini sağlamak ve onları topluma yeniden kazandırmaktır. Yapılan çalışmaların tanımlanması mevcutken işlevselliği ise bilinmemektedir. Buna dair herhangi değerlendirme çalışmasına rastlanmamaktadır.
“Sokağın çocukları” olgusu küresel dünyanın normali haline gelmiş ve göz ardı edilen bir konudur. Yönetimler bu konu üzerinde çalışmalar yapsa da çözümler kalıcı olmamaktadır. Çocukluğundan itibaren sokakta yaşamış bir yetişkinden duyulan “Ben sokakta olmazsam yaşayamam.” ifadesi, durumu çözebilmek için bakmamız gereken perspektifi özetlemektedir. Aynı kişi “Biz sokaktayken herkes güvendeydi. Ancak şimdi evinde yaşayanlar bile tehlikede.” sözleriyle meselenin vahametini ve yıllar içindeki değişimini bizlere göstermektedir.
Güncel haliyle sokakların durumu iç açıcı olmasa da “sokağın çocukları” üzerine düşünülmesi, konuşulması, yazılması bile ümit vericidir. Neticede düşünce beraberinde bir gün eylemi de getirecektir.
Kaynakça
Alabay, D. Ö. (2018). Sokak Çocukları. P. D. Seçer içinde, Risk Altındaki Çocuklar ve Eğitimleri (s. 184-185). Ankara : Eğiten Kitap Yayıncılık.
Alper Aksoy, K. Ö. (2005). Sokakta yaşayan çocuklarda kendine zarar verme davranışı ve madde kullanımı. Anadolu Psikiyatri Dergisi, 165-166.
Sami Şener, M. S. (2015). “Sokak Çocukları” Problemi ve Bu Probleme Yönelik Uygulanan Politikalar(Türkiye-Hindistan Örneği). Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 106-107.
Görsel Kaynak
https://musacelik.com.tr/tag/cennetin-sokak-cocuklari/
https://m.bianet.org/biamag/print/155246-sokaklar-cocuk-dogurmaz
Esra Liya Özsoy
Yüksek Lisans Öğrencisi-Sosyal Hizmet Uzmanı