KÜÇÜK KURŞUNLA ÖLDÜRÜLMEYEN ÇOCUKLAR

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 4 Dakikadır.

“Barış zamanında çocuklar babalarını, savaş zamanında babalar çocuklarını toprağa verirler.”

John Ronald Reuel Tolkien

Çocukluk dönemi, bireylerin hayatında çok önemli bir yere sahiptir (Eroğlu, 2020). Bu dönemde çocuklar, ailelerinden ve çevrelerinden edindikleri yaşantılar aracılığıyla ilerleyen yaşamlarının temelini atmaktadır. Bu sebeple çocukluk döneminde karşılaşılan acı yaşantılar yaşamlarının diğer kısmında kendini gösterebilmektedir. Öyle ki suç işleyen bireylerin geçmiş yaşantılarına bakıldığında çocukluk döneminde de bu yaşantıların izlerine rastlanmaktadır (Eroğlu, 2020). Mevcut dünya düzeninde milyonlarca çocuk politik çatışmaların ve savaşların mağdur ve kurbanları durumuna gelmektedir. Bu tahribatın bırakmış olduğu etkiler ise kendisini kalıcı travmatik psikolojik yansımalar ile göstermektedir. Süregiden travmatik yaşantılar içinde yetişen çocuklar ise ileride psiko-sosyal açıdan sağlıklı birer yetişkin olamamaktadır. Bu anlamda çocuklara yönelik hazırlanacak psikososyal çalışmalar daha önem arz etmektedir.

Peki Savaşın Çocuklar Üzerinde Yarattığı Psikososyal Etkiler Nelerdir?

Savaş sürecinde travma deneyimleriyle karşı karşıya kalan çocuklar, travma sonrası stres bozukluğuna işaret eden ve uygun şekilde ele alınmadığında ısrarcılığını sürdürerek gelişimi olumsuz yönde etkileyebilecek olan birtakım tepkiler gösterebilmektedir. Örneğin; savaş esnasında bir yakınını kaybeden çocuk, bu durumun ardından yas süreci yaşayabilmektedir. Bu yas sürecinin doğru bir şekilde ele alınmaması, sonrasında geriye dönüşü çok daha güçleşen gelişim sorunlarına sebep olmaktadır. Çocuklarda bu sarsıcı yaşantılar sonrası öfke, kızgınlık, suçlama ve engellenmişlik tepkileri gözlenebilmektedir (Erden ve Gürdil, 2009). Çocuklar karşılaştıkları bu durum karşısında suçlu olarak kendilerini görebilmekte veyahut yaşı nispeten daha büyük çocuklar “savaşın üstesinde gelmeliyim” anlayışı ile hareket edebilmektedirler. Burada bahsedilmeyen daha birçok psikososyal sorun da beraberinde gelmektedir.

Peki Bu Etkiler Karşısında Neler Yapılabilir?

Çocukların yaşamış olduğu bu mağduriyet sürecinde yardım sağlamak amacıyla pek çok kurum ve kuruluş harekete geçmektedir. Bu yardımlar beslenme, barınma, güvenlik ve sağlık gibi temel ihtiyaçları karşılamaya yönelik olmasının yanı sıra travma sonrası destek şeklinde de kendini göstermektedir. Burada hedeflenen çocukların gelişimlerine yönelik edinmiş oldukları bu olumsuz deneyimlerin etkilerini hafifletmek ve iyilik halini güçlendirmektir.

Çocuklara yönelik sunulacak desteklerde öncelikle dikkat edilmesi gereken hususların en başında, yaş gruplarının farklılığının gözetilmesi gelmektedir (Coates ve Schechter, 2004). Çocukların yaş grupları gözetilmeden geliştirilen bir yaklaşım, çocuklara anlamlı bir katkı sağlamayacaktır. Bu anlamda, ilk etapta çocukların gelişim dönemlerinin bilinmesi önemli olmaktadır. İkinci olarak ebeveyn ve öğretmenlerin bu süreçte eğitilmesi ve onların da çocuklara yaklaşım şekillerinin düzenlenmesi son derece önemlidir (Yılmaz ve Gökler, 2004). Özellikle 0-2 yaş aralığında yer alan çocukların psikososyal durumunun ele alınmasında ebeveynlere yönelik eğitimlerin düzenlenmesi elzemdir. Bu yaş aralığında yer alan çocuk için sunulabilecek en sağlıklı yaklaşım travmatik yaşantı öncesi yaşam düzeninin devam etmesi ve kendisiyle ilgilenen kişinin sık sık değişmemesi şeklinde olacaktır (Erden ve Gürdil, 2009).

3-6 yaş aralığında yer alan çocuklarda; güven atmosferinin tesis edilmesi, temel gereksinimlerinin karşılanması (yeme, içme, uyuma, oynama vb.) ve ailelerin olabildiğince hızlı bir şekilde geçmiş yaşantıdaki rutinini devam ettirmesi son derece önemli olmaktadır (Erden, 2000). 6-12 yaş aralığında yer alan çocuklarda ise savaş esnasında edinmiş oldukları travmaya bağlı olarak merak, duygu ve düşüncelerini ifade etme isteği gelişebilmektedir. Yaşantının etkisinden kaçınmak için çocuğun sorularının net bir şekilde karşılanmaması, olası diğer olumsuz yaşantıları doğurmaktadır. Belirsiz ve kaygı içinde olan çocuk, örtük olarak yaşanan durumları anlamlandırabilmekte, bu da ilerleyen yaşamında kalıcı ruhsal problemleri beraberinde getirmektedir. Bu sebeple yetişkinlerin çocukların sorularına açıklayıcı ve net bir şekilde yanıt vermeleri önemli olmaktadır. Yine bu dönemlerde çocuklara sağlanabilecek en güzel uygulamalardan biri, çocukların bir an önce okullarına devam etmelerini sağlamaktır. Eğitim hayatında bulunan çocuk, hem akranlarıyla beraber olmanın etkisiyle yalnızlık ve yalıtılmış duygusundan sıyrılmakta hem de “savaş sürecindeki travmatik deneyimlerin geride bırakıldığı ve yaşamın kaldığı yerden devam ettiği” duygusunu yaşamaktadır.

Ergen bireylere bakıldığında ise bu bireylerin süreçten en az diğer yaş gruplarındaki çocuklar kadar etkilendikleri görülmektedir. Bu noktada ergenler, bu olumsuz yaşam deneyimleri karşısında yaşantılarını akranlarıyla paylaşma ihtiyacını yoğun bir şekilde hissedebilmektedir. Bu bağlamda duygu ve düşüncelerini arkadaşlarıyla paylaşmalarının önünün açılması ergenler açısından faydalı olacaktır. Bunlara ek olarak, ergenlerin sürece daha kolay uyum sağlayabilmeleri açısından toplumsal sorumlulukların içinde bulunmaları psikolojik sağlıklarına katkı sağlamaktadır (Erden ve Gürdil, 2009).

Çocuklar özelinde psikososyal anlamda sunabilecek birçok destek kanalının olduğu görülmektedir. Yaşanacak olası durumlar karşısında, alanda çalışan değerli ruh sağlığı paydaşlarının ve diğer yardım mesleklerinin bir arada, uygun adımları atması son derece önemlidir. Bu konunun önemini 1995 yılında Srebnitsa Katliamında bizlere hatırlatan dört yaşında bir çocuğun, ölmeden önce annesine söylediği şu sözler halen hafızalarda canlılığını korumaktadır: “Askerler çocukları küçük kurşunla öldürürler değil mi anne?” Yazıya son vermeden önce Che Guevara’nın bir sözünü siz değerli okuyucularımız ile paylaşmak istiyorum: “Aynı evrende yaşamamalı cellatlar ve çocuklar; ya ölmeli cellatlar ya da hiç doğmamalı çocuklar.”

Yaşama renk katan masum çocukların zarar görmediği bir dünya düzeninin ve barışının tesis edilmesi temennisiyle…

Kaynakça

Coates, S. ve Schechter, D. (2004). Preschoolers traumatic stress post-9/11: Relational and developmental perspectives. The Psychiatric Clinics of North America, 27, 473-489.

Eroğlu, M. (2020). Etnik kimlik, savaş ve göç olgularının çocuklar ve ergenler üzerindeki psikolojik etkileri. Uluslararası Sosyal Bilgilerde Yeni Yaklaşımlar Dergisi, 4(1), 94-105.

Erden, G. (2000). Çocuklara yönelik afet sonrası müdahaleler. Türk Psikoloji Yazıları, 3(5), 49-61.

Erden, G. ve Gürdil, G. (2009). Savaş yaşantılarının ardından çocuk ve ergenlerde gözlenen travma tepkileri ve psiko-sosyal yardım önerileri. Türk Psikoloji Yazıları, 12 (24), 1-13.

Yılmaz, B. ve Gökler, I. (2004). Travma psikolojisi eğitim notları. Ankara: Türk Psikologlar Derneği Yayınları.

Görsel Kaynakça

https://pin.it/794aOsF adresinden erişildi.

https://pin.it/5Z0gLS1 adresinden erişildi.

Ferhat Yıldız

Uzman Psikolojik Danışman