İnsan hayata ilk adım attığı an itibariyle yaşamını devam ettirmek, ihtiyaçlarını karşılamak, kendini her bakımdan ifade etmek için sürekli olarak anlatım yapmaya gerek duymuştur. Örnek vermek gerekirse bir yeni doğan incelendiğinde basit işaretlerle, bir şeyler ifade etmeye çalıştığını görmek mümkündür. İnsanoğlu anlatım için zaman zaman sözleri zaman zaman işaretleri, resimleri, sembolleri, motifleri kullanmıştır (Kaya ve Uzunöz, 2019).
Anlatmak öyle büyük bir ihtiyaçtır ki ömür bitip tükendiğinde bile bu ihtiyaç devam eder. Çünkü aslında hayatımızı yaşarken değil anlatırken yaratırız. Kâinat; gezegenler, yıldızlar, gökadalar ve diğer tüm madde ile enerji yapıları dâhil olmak üzere uzay ve zamanın tamamıdır (Doğanay ve Doğanay 2020). Bunun yanı sıra kâinat hikâyelerden oluşur. Nitekim hepimiz birer hikâye ile doğarız. Bir hikâyeyi yaşar ve bir hikâyeye kahramanlık ederiz. Hayatın içinde pek farkına varamadığımız, önemsemediğimiz her bir an bütünün parçalarıdır esasen. Bu parçaları birer kelime gibi düşünürsek, hepsi bir araya geldiğinde anlamlı bir cümle meydana getirir. Yani bizi… Yaralarıyla, hayal kırıklıklarıyla, umutlarıyla, sevinçleriyle, keşkeleriyle bizim hikâyemizdir anlattığımız. Öyle ki, anlatmak ve anlaşılmak ezelî/daimi ihtiyacımızdır. Bu sebeple hayatımızı, hikâyemizi anlattığımızda gerçekten kendimize bakmış ve hayatımızı yaratmış oluruz. Anlatmak, başka bir gözle kendimize dışarıdan bakmaktır. Anlatmak, kahramanı olduğumuz hikâyemizi sevmeye bir adım atmak demektir. Bu büyük ihtiyaç ömür bitip tükendiğinde bile devam eder. İnsanlar hayatları boyunca onları gerçek anlamda dinleyecek, onları anlayacak hikâyelerine şahitlik edecek bir yoldaş arar. Kimi bu ihtiyacını dünyadaki vakti dolmadan giderebilirken kimi bu ihtiyacını hiç karşılayamadan dünyaya veda eder. Sesini duyuramayanlar en çok anlatmak istediklerini mezar taşlarına yazdırır. Bunlara ek olarak yaşamı boyunca yoldaşları olanlar geride bıraktıklarına son bir veda cümlesi bırakır. Bir diğerleri ise gerçek bir hayat sürdüklerini yaşadıklarını, sevdiklerini ve güldüklerini geride kalanların bilmesini ister ve bunu ifade edecek bir cümle bırakır geriye.
Mezar taşları bazen bir vasiyet, bazen düstur edineceğiniz esaslı bir hayat felsefesi, bazen bir isyan, kimi zaman uyarı, nadiren de şikâyettir. Mezar taşları, hal tercümesinin yanı sıra ölenin gömülü olduğu yeri göstermesi bakımından önemli olduğu kadar kültür ve din tarihi açısından da önemli bir belge niteliği taşır. Zira mezar taşları üzerinde yer alan oymalar, yazılar, yazı stilleri gibi özellikler; ölen kişinin hangi topluluğa bağlı olduğu, bu topluluğun iç dinamikleri veya diğer topluluklarla olan ilişkileri ile ilgili bilgi verir (Türkan, 2012). Bunlara ek olarak mezar taşları; ölen kişinin nüfus bilgileri, yaşı, cinsiyeti gibi malumatları da bulundurur. Bu bilgilere ışık olması, toplumlar hakkında fikir vermesi hasebiyle mezar taşları sosyal tarihimizdir.
Bazı mezar taşı yazı örnekleri;
Gençliği gönlümden bitmez sanırdım
Hayat sen hep beni böyle tanırdın
Çaresi olsaydı ömür alırdım
Hayat sen ne çabuk harcadın beni
Volkan Erdem (D. 12.06.1977 / Ö. 28.11.2000) (Türkan, 2012).
Ey yolcu!
Dün ben de senin gibi idim
Yarın sen de benim gibi olacaksın
Oku bana bir Fatiha
Bugün bana yarın sana
İzzettin Erzurumluğil (D. 1931 / Ö. 03.02.1985) (Türkan, 2012).
İnsan bir güldür bir gün solacak
Ölünce gözlerine toprak dolacak
İsminiz ne ise isminiz kalacak
Gelen geçen ruhumuza Fatiha okuyacak
Şevket Altay (D. 1924 / Ö. 10.06.2001)
Hüsniye Altay (D. 1929 / Ö. 07.054.2001) (Türkan, 2012).
Bunca çilenin sonu
Değil mi ki bir avuç toprak
Ölümden yana korkum yok
Tek korkum unutulmak
Şehit Enver Yılmaz (D. 01.04.1972 / Ö. 04.04.1993) (Türkan, 2012).
“Biz de yaşamış, sevmiş ve gülmüştük. Bizi unutmayın”!
Shutter İsland/ Zindan Adası
Ömür dediğin yayla dumanı
Göçer kül ile köz arasında
Azrail vermez cana gümanı
İçer ten ile öz arasında
Yörük Ali Oğlu Yusuf (?)
Sonuç olarak insanın en büyük ihtiyaçlarından biri anlatmaktır. Bu bağlamda en önemli araçlardan biri ise mezar taşlarıdır. Mezar taşları bir nevi geçmiş hayatın günümüzdeki temsilcileridir. Mezar taşı yazılarının gerek sanatsal yönleri gerekse de psikososyal anlamda yorumlanmasıyla bulunduğu şehrin hem kültürel yapısı hem de yaşam tarzıyla ilgili bilgiler vermektedir.
Kaynakça
Doğanay, H., ve Doğanay, S. (2020). Coğrafya’ya Giriş. Ankara: Pegem Akademi.
Kaya, B., ve Uzunöz, P. (2019). Anadolu’daki Doğa Motifleriyle Anlatımın Sivas Zara Bolucan Köyü Mezar Taşları Üzerinden İncelenmesi. Sanat Tarihi Dergisi, 5(2), 163-176.
Türkan, H. (2012). İskenderun Mezar Taşı Sözleri Üzerine Bir İnceleme. Journal of Turkish Studies, 7(4), 3025-3044.
Görsel Kaynakça
https://tr.pinterest.com/pin/343681015292374534/ adresinden erişilmiştir.
https://tr.depositphotos.com/stock-photos/antik-mezar-ta%C5%9Flar%C4%B1.html adresinden erişilmiştir.
Şifa Hatun TUNÇAY
Sosyal Hizmet Uzmanı