Kapatmak için ESC'ye basın

PsikolektifPsikolektif Ortak Noktamız: Ruh Sağlığı

İNTERNET OYUNLARI BAĞIMLILIĞI – Psikolektif Dergisi – Sayı – 16

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 5 Dakikadır.

İnternet oyunları bağımlılığı, Mental Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı’nın (DSM-5) 3. ekinde “İleriki Çalışmalar İçin Koşullar” kısmında yer almaktadır. İnternet oyunları bağımlılığının DSM-5’in bağımlılık kısmında yer alabilmesi için daha çok çalışmanın yapılması gerekmektedir. Bu alanda yapılan bilimsel araştırmaların sonuçlarının ayrıca güvenilir ve geçerli olması gerekir. Öte yandan elde edilen araştırma sonuçlarının diğer yapılan çalışmalarla olan tutarlılıklarına da bakılmaktadır.

Stevens ve arkadaşlarının (2021) 2009 ile 2019 yılları arasındaki 53 çalışmayı rastgele etkiler modelini kullanarak meta analiz yaptığı çalışmasında bu bağımlılığın en çok erkek ergenlerde görüldüğü anlaşılmaktadır. Genellikle saatler boyunca oyun oynamak bağımlılık olarak düşünülür fakat bu durum bağımlılığın bir nedeni olmaktan ziyade bir sonucudur. Boş bir gününüzde siz de saatlerce oyun oynayabilirken diğer gün hiç oynamayabilirsiniz. Problem derecesinde oyun oynayanlarla oynamayanlar arasında iki tane ayırıcı faktör ön plana çıkmaktadır. Birincisi; bu oyunları oynayan bağımlı kişiler eğlenmek amaçlı değil, gerçek hayatta yaşadıkları sorunları unutmak ve yaşadıkları olumsuz duygularla baş edebilmek için oyunları kullanmaktadır. Yavaş yavaş değineceğiz fakat alkol ve madde bağımlılığında da temel sebeplerden biri budur. İkinci ayırıcı faktör ise bağımlı kişinin oyun oynama sıklığının ve süre açısından yoğunluğunun kontrolünü kaybetmesidir. Bu ileri seviyedeki kontrol kaybı ise kişilerin okuldan atılmalarına, işlerini kaybetmelerine veya sevgililerinden ayrılmalarına yol açabilir. Ayrıca bu kontrol kaybı, kişinin koltuktan kalkamamasına ve felç gibi ciddi sağlık sorunlarına da yol açabilir.

Gelelim video oyunlarının bazı diğer bağımlılıklardan ayrılan noktalarına. İlk olarak internet bağımlılığını ele alalım. Her ne kadar oyun bağımlılığı ve internet bağımlılığı birbirine yakın gözükse de internet bağımlılığı, online olarak yapılan her aktivitenin sıklığının ve yoğunluğunun artışından dolayı ortaya çıkan patolojik sonuçları ifade eder. Biz ise online ve offline oyunların aşırı oynanmasını ve problemli sonuçlarını ele alıyoruz.

Kumar bağımlılığı ile video oyunları bağımlılığı arasında ise iki temel fark bulunmaktadır. Kumar bağımlılığı para endekslidir ve daha yüksek bir finansal kazanç için var olan para riske edilir. Video oyunlarında da para faktörü vardır ancak harcanan para oyundan alınan hazzı daha da artırma amaçlıdır. İkinci fark ise bizim oyunu oynayış becerilerimizin oyuna oldukça yön vermesidir. Bu sebeple video oyunları bağımlılığı beceri esaslıdır denilebilir ancak kumar bağımlılığında bu türden yüksek düzeyde bir beceri gerekmez. Maç analizleri yapılarak bu konudaki tahminin tutma ihtimali güçlendirilebilir.

Amerikan Psikiyatri Derneği’nin (APA) internet sitesinde ve tanı sınıflandırma kitapçığı olan DSM-5 Ek 3’te bir kişinin video oyunları bağımlısı olup olmadığına yönelik kriterlere bakıldığında bazılarının madde bağımlılığı ile benzer kriterlere sahip olduğu görülmektedir.

Online oyun bağımlılığı tanısının koyulabilmesi için ihtiyaç duyulan kriterleri şöyle sıralayabiliriz: Zihinsel bağlamda sürekli oyunları düşünmek, yoksunluk semptomları, oyun süresinin artışı, oyun odalarına katılımda öz-kontrolün zayıflığı, hobilere ve eğlenceli aktivitelere yönelik ilgi kaybı, psiko-sosyal sorunların ortaya çıkması, oyun oynama sıklığına yönelik aile üyeleri veya terapiste yalan söylenmesi, olumsuz ruh halinden kaçınmak için oyunların kullanılması ve önemli ilişkilerin, işin, eğitim veya kariyer fırsatlarının oyun oynamaktan dolayı risk altına girmesi veya kaybedilmesi.

DSM-5’te son 12 ay içerisinde bu 9 kriterden 5’inin karşılanması konusunda bir gereklilikten bahsedilmiştir. Kriterlerin karşılanma sayısının eşiği, tanılama sistemini daha yapıcı hale getirmek için vardır. İnternet oyunları bağımlılığı için de çalışmalar devam ettikçe kriterler veya bağımlılık tanılama eşiği değişiklik gösterebilir.

Video oyunları bağımlılığı ile beraber görülebilen bazı eş tanı hastalıklar bulunabilmektedir. Bunların en çok görüleni ise depresyondur. Bu noktada çift taraflı düşünmek gerekebilir. Video oyunlarının kişiyi depresyona sürükleyebileceği gibi depresyon da kişinin video oyunlarına yönelimini artırabilir. Video oyunlarına bağımlı olan kişiler kendilerini yalnız hissedebilir, düşük hayat memnuniyetine ve intihar düşüncelerine sahip olabilirler (Burleigh, 2018, s. 103). Bunun yanında dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, yüksek düzey kaygı da yine bu bağımlılığı yaşayan kişilerde görülebilmektedir.

Bu bağımlılıktan ergenler kadar yetişkinler de muzdarip olabilirler fakat bu durum ergenlerde daha fazla görülmektedir. Peki kişileri oyunlara sevk eden nedir? İlk olarak ergenler açısından risk faktörlerine bakalım. Eğer ergenler kendilerini okullarına ait hissetmezlerse, evde sıklıkla video oyunları oynayan aile bireylerine sahiplerse ve tek çocuklu bir ailede yetişmişlerse daha fazla risk altındadırlar. Yetişkinler için de özellikle yalnızlık, sosyal becerilerde düşüklük, iş hayatında yaşanılan duygulardan kaçınma ve başarısızlık gibi risk faktörleri bulunmaktadır.

Oyunların yapıları da kişiler için bir risk faktörü olarak değerlendirilebilir. Özellikle çok oyunculu devasa oyunlar (MMORPGs) dünyası insanlara daha çekici gelmektedir. Bu oyunlarda sohbet sisteminin olması, oyunların sürekli aktiflik gerektirmesi, her gün düzenlenen oyun içi etkinlikler, çözülmesi zor ve sürekli değişen oyun yapısı insanları bu oyunlara daha çok bağlamaktadır.

Nörobiyolojik faktörlere de kısaca değinmek gerekir. Video oyunları bağımlılığı için ön-frontal bölgedeki orbitofrontal korteks ile bilateral insula bölgeleri sorumlu görülmektedir. (Petry, 2015, s. 46). Stalnaker ve arkadaşlarının (2015) makalesinde orbitofrontal korteksin prefontal, limbik, duyusal ve ön-motor bölgelerle bağlantısı olan heterojenik bir bölge olduğu belirtilmektedir. Ayrıca bu korteksin karar verme gibi üst düzey bilişsel işlevlerde rolü olduğu düşünülmektedir. Bu bölgedeki hasar kişilerin ayrıca dürtülerini kontrol edememesine yol açmaktadır. Bu konuda yapılmış olan iki tane çalışmayı paylaşmak isterim. İlk çalışma, Rolls ve arkadaşlarının (1994) dürtü kontrolü ile ilgili yaptığı deneydir. Bu çalışmada öncelikle kişilere sağda ve solda olmak üzere iki resim gösteriliyor ve soldakine dokununca ödül kazanılacağı bilgisi veriliyor. Denek bunu yaparak ödülü elde ediyor. Daha sonra yönerge tam tersi yönde değişiyor ve soldakine artık dokunmaması gerektiği söyleniyor fakat frontal lob bölgesinde hasar olan denek dürtülerini kontrol edemeyerek soldaki fotoğrafa dokunmaya devam ediyor. İkinci çalışma ise Bechara ve arkadaşlarının (2001) karar verme mekanizması ile ilgili gerçekleştirmiş olduğu deneysel bir araştırmadır. Burada “IOWA Deneyi” kullanılıyor. Kişilere 2000 dolar sanal para veriliyor ve dört tane karttan birini seçmesi isteniyor. Böylece denek para kazanıp kaybediyor. Bazı kartlar daha fazla kazandırırken bazıları ise sistematik olarak kaybettiriyor. Denek ortalama 20. kart açışından sonra sistemi çözüyor ve kendisine kazanç sağlayacak kartları seçiyor. Frontal bölgede lezyonları olan denekler ise toplamda kendilerini zarara sokacak kartları seçmeye devam ediyorlar.

İnternet oyunları bağımlılığında tedavi yöntemleri iki kısma ayrılabilir. Bir tanesi ruh sağlığı profesyonelleri ile yürütülen çalışmalardır. Genelde bilişsel davranışçı terapilerle başarılı sonuçlar alınmaktadır. Bilişsel davranışçı terapilerde kişilerin otomatik düşüncelerinin ve şemalarının incelendiği bir tedavi uygulanmaktadır. Aynı zamanda grupla psikolojik danışma ve aile terapileri de tedavi için uygulanabilir. Örneğin Chung Ang Üniversitesinden Han ve arkadaşları (2011), üç haftalık kısa aile terapisi uygulamış ve olumlu aile ilişkilerinin kuyruklu nukleusun aktivitesini artırdığı ve online oyun uyarıcılarına karşı dorsolateral prefrontal kortekste aktivitenin azaldığını gözlemlemişlerdir. Ergenler için özellikle tedaviye ailenin de katılmasının başarılı sonuçlar ortaya çıkardığı görülmektedir.

Tedavi sürecinin ikinci kısmı ise ailelerin ve bireylerin yapabileceklerinden oluşuyor. Bunları maddeler halinde ele alabiliriz:

  • Bilgisayarınızı ve diğer teknolojik aletlerinizi yatak odanızdan çıkarın ve yatak odanızı sadece yatmak için kullanın. Bilgisayar aile üyelerinin olduğu oturma odası gibi alanlara konulabilir.
  • Kendinize bir yatma saati belirleyin ve son bir saat hiçbir şekilde oyun oynamayın. Bilgisayar kullanımını engelleyecek uygulamalar kullanılabilir. Ergenler için aileleri bu konuda kısıtlayıcı davranabilirler.
  • Fiziksel aktiviteler yapın. Örneğin bir spor salonuna yazılabilirsiniz. Başka bir gün doğa yürüyüşüne çıkabilirsiniz. Bu noktada sizle bu aktiviteleri yapmak isteyen birini bulursanız daha güzel olabilir. Ailelerin de çocukları için bu konuda adım atması ve kendilerinin de çocuklarıyla birlikte bu aktiviteleri yapması gerekir. Çocuğunuza önce kendiniz model olmalısınız.
  • Kendinize yeni hobiler edinmek için şans verebilirsiniz. Başlamak genelde zor gelebilir. Bu noktada hobi edinmeye temelden başlayıp kendinizi küçük başlangıçlar için cesaretlendirmelisiniz. Aileler ise çocuklarını bu konularda cesaretlendirme görevini üstlenmelidir.
  • Yemek yeme davranışını bilgisayarınızın başında oyun oynarken yapmayın. Yemek için kendinize ayrı bir alan ayırıp yediğiniz yemeğin tadını çıkarmaya çalışın. Aileler ise çocuğa bu konuda izin vermemelidir. Ayrıca kendileri de yemek esnasında telefon ile uğraşmamalıdır. Çocuğumuzdan ne bekliyorsak önce biz o davranışı göstermeliyiz.
  • Haftada bir iki gün kendinize oyunlardan uzak durmak için şans verin. Bu süreyi sinema, tiyatro, maç izleme veya yemek yapma gibi aktivitelerle geçirebilirsiniz. Ebeveynler çocukları ile bu aktiviteleri beraber yapabilirler.
  • Ebeveynler oynanan oyunun çocuğun yaşı için uygun olup olmadığını değerlendirmelidir. Bazı oyunlarda çocuk kendinden yaşça büyükler ile sohbet edebilir. Bu da onları olumsuz etkileyebilir. Bu konuda ise şunlar yapılabilir:
    • Çocuğun oynadığı oyunla alakalı olabildiğince bilgi toplayın ve gerekirse çocukla beraber o oyunu oynayın. Eğer oynanan oyun çocuğunuza uygun değilse onun bilgi ve beceri seviyesini güçlendirecek yeni oyunlar bulun.
  • Kendinize limitler koyun ve gerekirse oyun oynamanızı engelleyecek uygulamaları kullanın.
  • Sosyal aktivitelerinizi artıracak ortamlar yaratın. İnsanlarla birlikte zaman geçirin. Salgın döneminde bunu yapmak zor olabilir. Görüntülü görüşmeler bu noktada faydalı olabilir. Ebeveynler ise bu noktada çocuklarının arkadaşları ile beraber vakit geçirebileceği aktivitelerin planlanmasını üstlenebilirler.
  • Oyuna başlamadan önce yapmanız gereken işleri bitirip, kafanız rahatken oynayın. Oyunu kendinize bu noktada bir ödül olarak sunun. Aileler önce ödevlerin bitirilmesi gerektiği gibi isteklerde bulunabilirler.
  • Eğer çocuk günün büyük çoğunluğunu tek başına evde geçiriyorsa modeme veya bilgisayara süre limiti koyabilirsiniz. Yetişkinler de bu konuda kendileri için uygulamalar kullanabilirler.
  • Çocuğunuzla oyun oynama konusundaki kuralları açıkça belirleyin ve bu kuralları onun da tam olarak anladığından emin olun. Gerekirse koyulan kurallar üzerine tartışın. Eğer çocuğunuz bu kuralları sürekli ihlal ederse oyun konsoluna veya modeme bütün gün veya bütün hafta el konulacağının da bilgisini verin. Çocuğunuzun oyun oynarken ne kadar süre oyun oynadığına dikkat edin ve çocuğunuzun oyun hesabının şifresini öğrenip giriş kayıtlarını inceleyin.

Biyopsikososyal yaklaşımla gerekli tedavi ve destek sistemi sağlandığında bağımlılıklardan kurtulmak mümkündür. Unutmayın ki; bağımlılık önlenebilir olduğu gibi tedavi de edilebilir.

Tolga UÇAR

Psikolojik Danışman & Eğitmen