Bilişsel Davranışçı Terapiler (BDT) günümüzde psikoterapi alanında en önde gelen yaklaşımlardan birisi haline gelmiştir. Bu psikoterapi türü tarihsel anlamda insanlığın ortaklaşa ulaştığı birtakım ortak noktaları içermenin yanı sıra bilimsel ve deneysel bilgiyi de psikoterapi pratiğine sokmayı başarmıştır (Özdel, 2015). Tarihsel kökenleri arasında Stoacılık, Kantçı felsefe gibi çeşitli akımlar yer alan bu yaklaşım günümüzde de doğu felsefeleri, Budizm ve tasavvuf ile benzerlikler göstermektedir. Bu tarihsel ve kültürel kaynakların yanı sıra bilimsel yöntemin ilk defa insan psikolojisine uygulanması olan davranışçılıkla bütünleşen bilişsel yaklaşım onun bu bilimsel yöntemini bilişsel alana da uygulamıştır (Türkçapar ve Sargın, 2011).
Başlangıçta depresyonun tedavisiyle sınırlı bir kuram olarak ortaya çıkan bilişsel terapi 1980’li yıllarda öncelikle panik bozukluk, sosyal fobi, obsesif kompulsif bozukluk, yaygın anksiyete bozukluğu gibi anksiyete bozukluklarına yönelmiş, bunu kişilik bozuklukları, yeme bozuklukları, somatoform bozukluklar (belirsiz bedensel rahatsızlıklar) ve nihayet 1980’lerin sonuna doğru psikotik bozukluklarla ilgili psikopatoloji ve tedaviye yönelik kuramsal çalışmalar izlemiştir. Bu yıllarda bilişsel terapinin değişik patolojilerde etkinliğinin klinik çalışmalarla gösterilmiş olması psikoterapilerin etkisiyle ilgili geleneksel şüphelerin aşılmasını kolaylaştırmıştır. Bilişsel terapi ve bilişsel davranışçı terapi etkinlik açısından üzerinde en çok çalışılmış terapilerdendir (Özcan ve Gül Çelik, 2017). Ülkemizde ilk defa başta Hacettepe Üniversitesi Psikoloji bölümü tarafından tanıtılan bilişsel terapi, daha sonra Kognitif Davranış Terapileri derneğinin çalışmalarıyla yaygınlaştı ve özellikle 2000’lerin başından itibaren akademisyen ve klinisyenlerin bilişsel terapiye olan ilgileri giderek arttı. 2010 yılında kurulan Bilişsel Davranışçı Psikoterapiler Derneği (BDPD) ise bilişsel terapiyi ideal standartlarda ve uygun ortamlarda uygulanabilmesi ve bunun yanı sıra bilişsel terapistlerin yeterliliklerinin belgelenmesi için gerekli koşulları belirleyip, bu koşulları sağlayan terapistlerin yetkili kurumlarca resmen tanınmasını sağlamak (akredite olmasını) için çalışmalar yürüterek bilişsel terapiyi daha da yaygınlaştırmayı amaçlamaktadır (Türkçapar ve Sargın, 2011).
BDT, çok farklı sosyo-ekonomik çevrelerden çocuk ve gençlerden, yetişkinlere kadar geniş bir yelpazeyi içine alan bir yaklaşımdır (Süler, 2017). Son 25-30 yıla da damgasını vurmuş, yalnızca insanların acılarını hızlı bir şekilde hafiflettiği için değil, iyi olma halini de öğrettiği için pek çok bozukluğun tedavisinde tercih edilen bir yaklaşım olmuştur (Bengisoy, Özdemir, Erkıvanç, Şahin ve Çelik İskifoğlu, 2019). Başlarda yetişkinlere yönelik bir yaklaşım olarak ortaya çıksa da daha sonraları çocuk ve ergen terapisinde de BDT önemli bir yaklaşım halini almaya başlamıştır (Türkçapar, Sungur ve Akdemir, 1995). Yapılan araştırmalar çocuklarda BDT’nin anksiyete bozuklukları başta olmak üzere; duygudurum bozuklukları, yıkıcı davranış bozuklukları, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, dışa atım bozuklukları, tik bozuklukları ve sosyal beceri eksikliğinin ve hatta migren gibi psikosomatik (fiziksel) kökenli bozuklukların tedavisinde kullanılabileceğini ortaya koymuştur (Özcan ve Gül Çelik, 2017). BDT uygulamaları çocuk ve ergenlerde son zamanlarda yapılan çalışmalarla literatürdeki yerini almıştır (Süler, 2017). Ancak BDT’nin çocuk psikoterapisi alanında kullanılması oldukça yenidir (Karakaya ve Öztop, 2013).
Alanyazın incelendiğinde, bu çalışma bulguları ve diğer çalışmaların bulguları bize aslında farmakoloji desteği alsa dahi bireylerin psikolojik destek aldıkları zaman ruh sağlığı ile ilgili iyilik hallerinin kalıcı olduğu görülmektedir (Bengisoy ve ark., 2019).
Ruh sağlığı alanı şu an için herhangi bir yasası olmadığından dolayı oldukça talan edilen bir alan haline gelmiştir. Alan mezunu olmayan kişiler, birkaç sertifika alarak danışma yaptıklarını söyleyebilmektedir. Bu sebeple psikolojik destek alınacağı zaman kişinin lisans mezuniyetine, aldığı eğitimlerin düzeyine ve bu eğitimleri nereden aldıklarına dikkat etmek gerekmektedir.
Kaynakça
- Bengisoy A., Özdemir M., Erkıvanç F., Şahin S. ve Çelik İskifoğlu T., (2019). Bilişsel Davranışçı Terapi Kullanılarak Yapılan Araştırma Makalelerinin İçerik Analizi. Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi,9(54), 745-793.
- Özcan Ö. ve Gül Çelik G. (2017). Bilişsel Davranışçı Terapi. Türkiye Klinikleri Dergisi,3(2),115-120.
- Özdel K. (2015). Dünden Bugüne Bilişsel Davranışçı Terapiler: Teori ve Uygulama. Türkiye Klinikleri Dergisi, 8(2), 10-20.
- Süler, M. (2017). Çocuk ve Ergenlerde Bilişsel Davranışçı Terapi Uygulamaları: Bir Gözden Geçirme. Çocuk ve Medeniyet Dergisi, 2(3), 29-42.
- Türkçapar M. H. ve Sargın A. E. (2011). Bilişsel Davranışçı Psikoterapiler: Tarihçe ve Gelişim. Bilişsel Davranışçı Psikoterapi ve Araştırmalar Dergisi, 1(1), 7-14.
Görsel Kaynakça
- https://mavikelebekder.com/author/esra
- https://www.dallasnews.com/news/healthy-living/2016/05/22/the-antidote-to-an-overloaded-brain/
Sümeyye Nur KANDEMİR
Psikolojik Danışman