Victor Frankl, 1943-1946 yılları arasında tıpkı diğer İkinci Dünya Savaşı mağdurları gibi eşi, annesi, babası, kız ve erkek kardeşi ile birlikte Naziler tarafından toplama kampında tutsak edildi. Kendisi ve kız kardeşi dışında bütün aile üyeleri gaz odalarında öldürüldü. Bu kampta geleceğe dönük hedefleri ve yerine getirilmesi gereken görevleri olduğunu düşünen tutukluların yaşlı ve güçsüz olmalarına rağmen hayatta kalmayı başarabildikleri ama genç ve atletik görünümlü olsalar dahi yaşama dair hedefleri bulunmayan tutukluların kamptaki şartlara dayanamadıkları, intihar ettikleri veya öldükleri Frankl’ın dikkatini çekmiştir. Tüm bunlara sebep olan şey gerçekte neydi? Frankl bunu yaşananların ardından kaçınılmaz olan acıyı birer öğrenme fırsatına çevirme olarak görmüştür. Kamptaki tecrübeleri ve kamptan önceki hayatında edinmiş olduğu deneyimleri de harmanlayarak oldukça dikkate değer bir ürün ortaya koymuştur. Bu eser onun Freud ve Adler’in ekollerinden sonra “Üçüncü Viyana Okulu” olarak adlandırdığı logoterapi ekolüdür. Viktor E. Frankl tarafından “anlam bulma” üzerine kurulmuş olan logoterapi, temelinde anlam bulmayı asıl gaye olarak görmektedir (Göka, 2019). Buna göre hayat, her koşulda, hatta en zor ve çekilmez durumlarda dahi anlam taşımaktadır. Frankl, genel olarak hayatın anlamını değil, bireyin içinde bulunduğu andaki özel anlamı keşfedebilmenin önemli olduğunu vurgulamaktadır (Morgan, 2005; Ak., Okan ve Ekşi, 2017). Frankl, bu ses getiren yaklaşımıyla insanı içinde bulunduğu anlamsızlıktan kurtararak, anlam bulmasına yardım etmeyi ve yaşamış olduğu varoluşsal boşluktan kurtarmayı bir psikoterapist olarak kendisine amaç edinmiştir (Göka, 2019). Türkçe karşılığı anlam olan Yunancadaki logos kelimesini biricik insan kapasitesi olan anlamı vurgulamak için seçmiştir. Daha sonra “varoluşsal analiz” terimini logoterapinin eş anlamlısı olarak kullanmış fakat diğer varoluşçu yaklaşımlarla karışmasını engellemek için son yıllarda kendi yaklaşımından kuramsal ya da terapötik bağlamda, “logoterapi” olarak söz etmiştir (Yalom, 2001; Akt., Düşünceli, 2015). Logoterapi bir bakıma anlam merkezli bir terapidir.
Frankl, hayatın amacını, insanın anlam arayışına cevap aramak olarak görür. Anlam arayışına cevap arayan insanların birtakım sıkıntı ve zorluklarla karşılaşacağını belirtmektedir. Bu sıkıntı ve zorlukların bir kısmının nevroza dönüşebileceğini vurgulamaktadır. Ayrıca ona göre hem her çağın kendine özgü ortak bir nevrozu hem de kişilerin kendilerinin oluşturdukları nevrozlar vardır. İnsanlar bunlarla başa çıkmak için kendi psikoterapilerini oluştururlar. Çağımızın kitlesel nevrozu olan varoluşsal boşluk (nihilizm; varlığın hiçbir anlamı olmadığı inancı) ile baş etmek için ise logoterapiye ihtiyaç vardır. Çünkü insan, hayatın anlamını arayan bir varlıktır. Anlam arayışı insanın hayatındaki temel güdüdür (Kula ve Erden, 2019). Peki, insanlar hayatlarındaki anlamın neler olduğunu nasıl bulabilirler? İnsanlar; “Ben kimim? Niye buradayım? Nereye doğru ilerliyorum? Tüm bu yaşananlar ne anlama geliyor?” gibi soruları cevaplandırarak hayatlarının anlamının gerçekte neler olduğunu keşfedebilirler. Yaşam yolculuğunda neler için mücadele etmenin kendileri için gerçekten önemli olduğunun farkında olan bireylerin de her sabah uyandıklarında yaşamak için daha çok nedenleri vardır. Bugünün dünyasına baktığımızda Victor Frankl’ın yaşadıklarının benzerini sözde gelişen dünyamızda farklı toplumlar yaşıyor ve insanlık tarihi sürdükçe de bu tip yıkıcı ve saldırgan olaylar tüm insanlığı derinden etkileyip sarsmaya devam edecek. Çok değil henüz şubat ayını geride bıraktık derken günlük hayatlarını sıradan bir şekilde sürdüren Ukraynalılar bir sabah uyandıklarında doğdukları, büyüdükleri, ekmeğini yiyip, suyunu içtikleri ülkelerinden göç etmek zorunda kalacaklarına ihtimal dahi vermezlerdi. Çocuklar, kadınlar, genç-yaşlı demeden hepsi yaşadıkları yerlerin büyük bir yıkıma uğradığına şahit oldular. Tarih Frankl’ın logoterapiyi ortaya koyduğu dönemsel şartların bir benzerini sözde en çok gelişeceğimiz bu çağda tekrar ettirmiştir. Büyük psikolojik, sosyolojik sonuçları olacak olan bu savaşın insanların kalplerinde nasıl bir yıkama, travmaya, hüzne, depresyona, anksiteye yol açacağını kestirememek zor değil! Tüm bunların bu zorlu yaşam olaylarının sonuçlarının minumum düzeye indirmeleri için hayatlarında anlamın nelerin olduğu bilmeleri önemli. Kimi çocuğu ve eşi için kimi eşi için kimi ülkesi için hayatlarında anlamın neler olduğunu şimdiden keşfetmeye başladılar. Ve bu onların kazanmalarına ihtimal dahi verilmeyen bir yıkım karşısında tek yumruk olmalarını sağladı. Frankl’ın acının da yaşamın bir parçası olduğu sözünü böyle durumlarda akıllardan çıkarmamak gerekli. Özellikle acıdan kaçınmak mümkün değilse onu yaşamın bir parçası olarak görmek hayata dair bilgimizi ve bilincimizi artırabilir. Kişisel ve toplumsal bir trajedi zafere dahi dönüştürülebilir. Ancak Frankl’ın ne söylediğine de iyi dikkat etmek gerekir. O, yaşamda anlam bulmak için acı çekmenin gerekliliğini değil kaçınılmaz olduğu durumlarda acıya rağmen insanın yaşamında anlam bulunabileceğini belirtmektedir (Göka, 2019).
KAYNAKÇA
Düşünceli, B. (2015). Logoterapi yönelimli grupla psikolojik danışmanın travma sonrası hayata küsme bozukluğu üzerindeki etkisi (Yayınlanmamış doktora tezi). Sakarya Üniversitesi.
Göka, E. (2019). Hayatın anlamı var mı? Kapı Yayınları.
Kula, E. ve Erden, M. (2019). Victor Frankl, Logoterapi ve Vicdanın Varoluş Analizi. Turkish Studies – Comparative Religious Studies, 14(1), 177-188.
Okan, N. ve Ekşi, Halil (2017). Logoterapi ve Maneviyat İlişkisi. İçinde, Halil Ekşi (Ed.) Psikoterapi ve Psikolojik Danışmada Maneviyat Kuramlar ve Uygulamalar (ss. 163-188). Kaknüs Yayıncılık.
GÖRSEL KAYNAKÇA
https://www.tarihiolaylar.com/galeriler/dunya-savaslarini-bir-de-onlarin-gozunden-gorun-184 adresinden erişilmiştir.
https://www.milliyet.com.tr/dunya/son-dakika-rusya-ukrayna-savasi-basladi-halk-kievi-terk-ediyor-6707117 adresinden erişilmiştir.
Çağrı BAŞ
Psikolojik Danışman