Dedesi erik yemiş, torunun dişleri kamaşmış sözünü çoğumuz duymuşuzdur. Bu söz bize en basit hali ile nesiller arası kişilik paylaşımını anlatmak için kullanılmıştır. Psikoloji kuramlarında bu deyimi tanımlayabilmek için kullanabileceğimiz kavram ise ‘’kolektif bilinç dışı’’dır. Kolektif bilinç dışı kavramı ilk duyulduğumuzda felsefik gelse de basit bir şekilde bu kavramı anlatmaya çalışacağım.
Çağımızın en önemli düşünürlerinden biri olarak kabul edilen, analitik psikolojinin kurucusu Carl Jung’a göre insan psişesinin(ruhunun) üç katmanı vardır. Bunlardan ilki bilinç, yani insanın bilinçli olarak farkında olduğu alandır. Daha sonra kişisel bilinç dışı gelir; bu katman kişisel yaşantıdan gelen, unutulmuş ve bastırılmış deneyimleri içerir. Üçüncü katman ise kolektif bilinç dışıdır; her insanda aynı olan, kolektif, evrensel ve kişisel olmayan doğayı kapsar (Jung, 1936).
Kişisel bilinç dışı, bireyin kendi deneyimlerinden ve bir zamanlar bilinç yüzeyinde olan, ancak zamanla unutularak ya da bastırılarak bilinç dışına itilmiş şeylerden oluşur. Bu alan, yalnızca bireye ait bastırılmış istekleri, bilinç eşiği algılamalarını ve sayısız unutulmuş yaşantıları içerir. Kişisel bilinç dışında yer alan anılar, bir rastlantı veya bir şok ile hayallerde, düş kırıklıklarında veya nevrozlarda belirebilir (Gürol, 1977).
Jung, kişisel bilinç dışının altında insan ırkının geçmiş deneyimlerinin depolandığı başka bir alan olduğunu gündeme getirir (Leledakis, 2000). Bu alanı kolektif bilinç dışı olarak adlandırır. Kolektif bilinç dışı, hiçbir zaman bilinç düzeyinde var olmamış (Jung, 1936) ve ırktan ırka geçen kalıtımsal davranış özelliğidir (Eren, 2017). Kolektif bilinç dışının varlığı, kısmen içgüdülerden oluşmaktadır. Jung’ a göre içgüdüler, kalıtımla geçer ve bilinç dışıdır. Beynin insanlığın uzak geçmişteki yaşantılarının etkisi altında kaldığına inanır (Gürol, 1977). Jung, kalıtım ve evrimin beden yapısında olduğu gibi ruhsal yapıda da iz bıraktığı ve bireyin geçmişi ile bağlantılı olduğu görüşünü savunur. Bu bağlantı ile bireyin yalnızca çocukluk yaşantılarını değil kendi türünün kalıntılarını taşıdığını belirtir (Geçtan, 2011). Kolektif bilinç dışı, kişinin tarihsel geçmişine, atalarına dayanan farkında olmadan bugüne kadar taşınan birtakım dürtüleri, korkuları, duyguları ve durumları kapsamaktadır (İnce, 2014). Ayrıca kolektif bilinç dışı, kişisel bilinç dışından daha derinlerde ve bilinçten daha uzaktır. Bu nedenle de büyük ve anlam dolu rüyalar bu katmandan gelir (Jung, 2004). Jung kolektif bilinç dışını ben ötesi olarak tanımlamaktadır (Engler, 2014).
Kolektif bilinç dışının, kişisel bilinç dışına oranla daha derinlerde yatıyor olmasının, içeriğinin bilinç düzeyine çıkmasını göreceli olarak zorlaştırdığı söylenebilir. İşte bu nedenlerle, bilinçli yaşamda yer almayan ortak simgeler, kendilerini rüyalarda ve hayallerde ifade eder. Bu durum da, insanların rüyalarındaki ve hayallerindeki benzer simgeleri ve bu rüya ve hayallerden etkilenen farklı kültürlerin mitolojilerindeki birbirine yakın motifleri açıklamada yardımcı olur.
Kolektif bilinç dışının en büyük özelliği ise, farklı kültürlerde ortaya çıkan, birbiriyle tutarlı motifleri içerisinde barındırmasıdır (Hill, 2001). Jung’a göre, her birey kişisel anıları haricinde birtakım ilksel simgeleri bilinç dışında taşır. Kalıtım yoluyla aktarılan bu simgeler, belirli mitlerin ve efsanelerdeki motiflerin başka zaman ve kültürlerde tekrarlanmasıyla kendini gösterir (Jung, 1997). Yeni doğmuş çocuklar gibi, annenizi tanımakta ve bağ kurmakta zorluk çekmemişsinizdir. Yaşınız biraz ilerlediğinde karanlıktan korkmuşsunuzdur. Biraz daha büyüdüğünüzde Allah ya da doğayı yaratan insanüstü bir gücün varlığını kabul etmişsinizdir. Başka bir örnekle anlatmak gerekirse insanın yılandan ya da karanlıktan korkması için yılanla karşılaşması gerekmez çünkü yılandan korkma eğilimi atalarımızdan kuşaklar arası bize aktarılmıştır. Bu şekilde gizil eğilimlerimizin ortaya çıkması için çoğu kez küçük bir uyaran bile yeterli olabilir. Fakat bazen kolektif eğilimin ortaya çıkması için güçlü uyaranların olması gerekebilmektedir.
Bazı deneyimler kolektif bilinç dışının etkilerini çok açık bir şekilde göstermektedir. İlk görüşte aşk, o anı daha önce yaşadığımız hissi yani dejavu, bazı sembollerin anlamını hemen fark etme gibi deneyimler kolektif bilinç dışımızla ani kesişimler olarak düşünülebilir. Örneğin, tüm zamanların sanatçı ve müzisyenlerinin paylaştığı yaratıcı deneyimler ile tüm dinlerdeki mistiklerin ruhsal deneyimleri veya mitolojideki, düşlerdeki, peri masallarındaki ve edebiyattaki paralellikler kolektif bilinç dışına birer örnektir (Darıcı, 2013).
Jung, bilinç dışının bu katmanında uyur durumda bulunan ve kişisel yaşantıdan kaynaklanmayan fantezilerde ortaya çıkan ilksel imgeleri arketipler (ana örnekler) olarak adlandırır (Jung, 1997). Arketipler, kolektif bilinç dışının en önemli parçasıdır ve mitolojinin motif olarak adlandırdığı belirli biçimlerin varlığına işaret eder (Jung, 1936). Jung’a göre “İlksel imgeler insanlığın en eski ve en evrensel düşünce biçimleridir. Bunlar duygu oldukları kadar, düşüncelerdir de.” (Jung, 1997).
Bir arketip, bir model, biçim ve anlam bakımından arkaik karakter taşıyıp mitolojik motifler içeren, sınırları kesinlikle belli bir düzendir. Bu mitolojik motiflere; masallarda, mitlerde, efsanelerde ve folklorde rastlanmaktadır. Kurtarıcı kahraman, ejderha, balina balığı ya da kahramanı yutan canavar en çok bilinen motiflerden birkaçıdır (Jung, 2000). “Mitler toplumsal bilinç dışının ürünleri olarak onbinlerce yılın toplumsal deneyim, duygu, korku ve kabullenişlerini ifade eder. Kültürleri ve toplumları etkilemelerinin yanı sıra, içinde yaşadıkları kültür ve toplumlardan etkilenirler, onlardan izler taşırlar” (Gezgin, 2014) şeklinde ifade etmiştir.
Özetle, Jung insanların gösterdiği davranış, duygu ve düşüncelerin yalnızca bireyin kendi deneyimlerine ya da geçmiş yaşantılarına dayanmadığını belki de bunların arkasında bireyin atalarından miras kalan duygu, düşünce, davranış ya da bir içgücüdünün olabileceğini bizlere göstermiştir.
KAYNAKÇA
Darıcı, S. (2013). Bilinçaltı Reklamcılık ve İletişim Teknikleri. İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları
Engler, B. (2014). Personality Theory. Wadsworth Cengage Learning.
Eren, E. (2017). Örgütsel Davranış ve Yönetim Psikolojisi. Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş.
Geçtan, E. (2011). Psikanaliz ve Sonrası. Remzi Kitapevi.
Gezgin, İ. (2014). Sanatın Psikolojisi. Sel Yayıncılık.
Gürol, E. (1977). Carl Gustav Jung. Cem Yayınevi.
Hill, L. H. (2001). The Brain and Consciousness: Sources of Information for Understanding Adult Learning. New Directions For Adult and Continuing Education, 89, 73-81.
İnce, B.(2014). Jung’un arketip teorisi ve toplumsal histerinin çocuk edebiyatında dışavurumu: prensi olmayan masal kitabı. Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. 7 (4), 95-116.
Jung, C. G. (1936). The concept of the collective unconscious. journal of St. Bartholomew’s Hospital (London), XLIV, 99-104.
Jung, C. G. (2000). Analitik Psikolojinin Temel İlkeleri (Konferanslar). Kamuran Şipal (çev.). Cem Yayınevi.
Jung, Carl G. (1997). Analitik Psikoloji. Ender Gürol (çev.). Payel Yayınevi.
Leledakis, K. (2000). Toplum ve Bilinç dışı. Ayrıntı Yayınları.
GÖRSEL KAYNAKÇA
https://tardis.fandom.com/wiki/Collective_Unconscious_(short_story)
https://www.beykent.edu.tr/dijital-sergiler/dr-ogr-uyesi-nihat-dursun-illustrasyon-sergisi
Başak KILINÇ
Psikolojik Danışman