Psikolojik Hapishane: Öğrenilmiş Çaresizlik

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 4 Dakikadır.

İlkokul 4. sınıftaki bir öğrencinin matematik sınavından zayıf alınca sonraki sınavlarda da başarısız olması, bir kadının işinden kovulmasından sonra iş araması ve bulamaması sonucunda onda oluşan umutsuzluk ve hiçbir sosyal etkinlikte bulunmak istememesi, huzurevine yerleşen yaşlı bir amcanın artık işleri kendisi yapmayacağını öğrenmesi ve gittikçe neşeli halinin kaybolması gibi örnek durumları düşündüğünüzde aklınızdan neler geçiyor? Bu üç örnekteki insanların ortak yanı araştırmacıların öğrenilmiş çaresizlik olarak tanımladığı kavramdır. Söz konusu kavram, sürekli olarak kontrol edilemeyen durum ve olaylar karşısında kalan bireyin, kontrolün mümkün olduğu sonraki durumlarda bile, içinde bulunduğu durumu değiştirebileceğine dair inancını yitirmesi ve olaylar karşısında hareketsiz kalması olarak tanımlamaktadır (Gül ve Oktay, 2009).

Araştırmacıların öğrenilmiş çaresizlik adlı kavrama ilgisi Seligman ve Mainer’ ın (1967) Pennsylvania Üniversitesi’nde köpeklerle ilgili yaptıkları ilginç bir araştırma sonucunda ortaya çıkmıştır. Seligman ve Maier’ in (1967) araştırma sonrasında bilimsel olarak açıkladığı teoriye göre bireyin kendine yönelik inançları gerekli çabayı gösterdiğinde hedefini gerçekleştirmeye yönelik ise bireyin girişimde bulunmak için gerekli motivasyonu yaratacağı yönündedir. Fakat bireyin kendine yönelik inançları: “Ben ne yaparsam yapayım yine de hiçbir şeyi değiştiremem. Kesinlikle iş bulamayacağım. Bende şans yok. Gökten fırsat yağsa bana tozu kalır ” vb. şeklinde ise o bireyin umutsuzluğa düşeceğini, çaresizlik ve çöküntü yaşayacağını savunmaktadır.

Seligman ve Maier (1967) yaptıkları araştırmada, kaçma, çaresizlik ve kontrol grubu olmak üzere, üç grup köpek kullanılmış ve köpeklere iki ayrı deneysel işlem uygulanmıştır. Deneyin birinci aşamasında, kaçma ve çaresizlik gruplarındaki köpekler, tek tek bir deney kutusunun içine konularak, şokun geleceğini gösteren hiçbir işaret vermeksizin, 64 şok verilmiştir. Deney ortamı, kaçma grubundaki köpeklerin burunlarıyla bir düğmeye bastıkları zaman şokun gelmesini engelleyebilecekleri, çaresizlik grubundaki köpeklerin ise hiçbir şekilde şoku kesemeyecekleri bir biçimde düzenlenmiştir. Kaçma grubundaki köpekler birkaç tekrardan sonra, burunlarıyla düğmeye basarak şoku durdurmayı öğrenmişlerdir. Kontrol grubundaki köpekler, deneyin bu birinci aşamasına katılmamışlardır. Deneyin ikinci aşamasında, her üç gruba kaçma-kaçınma eğitimi uygulanmıştır. Bunun için her üç gruptaki köpekler, iki bölmeli bir deney kutusuna konulmuştur. Köpeklere şokun geleceğini gösteren bir uyarıcı (ışık) verilmiştir. Köpekler, uyarıcının verilmesinden itibaren 60 saniye içinde, diğer bölmeye atladıkları zaman şoktan kurtulmakta, bu süre içerisinde diğer bölmeye atlayamayanlar ise şoktan kurtulamamaktadırlar. Deneyin sonuçlarına göre, birinci aşamada şoku kesmede başarılı olan kaçma grubundaki köpekler ile kontrol grubundaki köpekler, kısa sürede şoktan kurtulmak için kutunun diğer bölmesine atlamaları gerektiğini öğrenmişlerdir. Çaresizlik grubundaki köpekler ise, deneyin ikinci aşamasında bu görevi öğrenmede başarısız olmuşlardır. Bunun yanı sıra, bu hayvanlar tamamen pasif hale gelmişler ve doğru tepkiyi verdikleri taktirde şoktan kurtulmaları mümkün olduğu halde, hiçbir tepki vermeksizin, şokun geçmesini bekler hale gelmişlerdir (Seligman ve Maier, 1967). Böylelikle öğrenilmiş çaresizlik kavramının ilk temelleri atılmıştır.

Öğrenilmiş çaresizlik deneyleri değişik hayvan türleri üzerinde de tekrarlanmış ve öğrenilmiş çaresizlik kavramının herhangi bir türe özgü davranış olmadığı ve genel bir özellik olduğu düşüncesi yaygınlaşmıştır (Hulse, Egeth ve Deese, 1980; Akt., Ersever, 1993). Bununla birlikte Seligman ve arkadaşları, köpeklerin tutum ve davranışlarını açıklamak için kullandıkları öğrenilmiş çaresizlik durumunun, insanlar için de söz konusu olabileceğini ileri sürmüş, kavramı, canlıların davranışlarını açıklayan genel bir boyuta taşımışlardır (Tutar, 2007).

Bir organizmanın davranışlarıyla kontrol edemediği olumsuz bir durumdan sonra, bu olumsuzluğun etkisinde kalarak, kontrol edebileceği durumlar karşısında bile tepkisiz kalması durumu (Norman, 1988; Bulduk, 2002; Erkuş, 1994) olan öğrenilmiş çaresizlikteki kontrol kaybının, canlıları motivasyonel, duygusal ve bilişsel olmak üzere üç bakımdan etkilediği belirtilmektedir;

  • Motivasyonel düzeyde kontrol kaybı: Canlıların yaşadığı olumsuz tecrübelere bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. İç kontrol kaybı sonucunda, canlıların değiştirebileceği durumu değiştirme ve kontrol etme isteği yok olmaktadır.
  • Duygusal düzeyde kontrol kaybı: Birey çaresiz olduğuna ve içinde bulunduğu mevcut durumdan kendi imkanları ile kurtulamayacağına inandığında genellikle duygusal düzeyde kontrol kaybı yaşar. Duygusal düzeyde kontrol kaybıyla birlikte, iç kontrol kaybı derinleşir, güven yitimi, kaygının artması, stres, umutsuzluk, depresyon gibi olgular ortaya çıkmaktadır.
  • Bilişsel düzeyde kontrol kaybı: Yabancılaşma durumuna benzer bir şekilde insan, eylemleri ile eylemlerinin sonuçları arasında ‘bağ’ kuramaz ve süreci bütünlük içinde kavramakta zorlanır. Bilişsel düzeyde kontrol kaybı, aynı zamanda bir anomi durumudur ve kişi genellikle kurumların ve kuralların düzenleyici değerine inanmamaya başlar (Seligman ve Maier, 1968; Akt., Tutar, 2007).

Seligman (1975) öğrenilmiş çaresizlik belirtilerini şu şekilde özetlemektedir:

  • Bireyin istek dâhilinde olan davranışlarında azalma görülür.
  • Çaresiz birey olumsuz bilinç yapısına sahip olduğu için sonuca giden davranışları öğrenmede güçlük çeker.
  • Kontrolsüz sonucu bir defa deneyimleyen bireyin çaresizliği zaman içinde azalıp kaybolurken, daha fazla maruz kaldığında çaresizlik kalıcı hale gelir.
  • Çaresizlik bireyde saldırgan ve rekabetçi davranışlarının azalmasına ve bireyin otoritesinin yok olmaya başlamasına sebep olur.

‘’Peki bu öğrenilmiş çaresizlik ile nasıl baş edeceğiz? ‘’ sorusu aklınıza gelmiştir. Tüm insanlar zorluklara aynı şekilde tepki göstermezler, bireyler öğrenilmiş çaresizliği geliştirenler ve daha dirençli olanlar şeklinde ikiye ayrılmaktadır. Burada ana tema, o anlarda etkinleştirebileceğimiz kaynaklarla zorluklar ile başa çıkmakta yatmaktadır. Bu bağlamda Seligman başarısız olma ihtiyacını savunmaktadır. Üzgün, kızgın ve sinirli hissetmekten kaçmak yerine sebat etmeyi öğrenmemiz gerektiğini savunur.

Yaşadığımız çevreye nasıl müdahale edeceğimizi ve hem olumlu hem de olumsuz sonuçlar alacağımızı öğrenmek, bir dereceye kadar kontrolümüz olduğunu ve bize olanlardan her zaman dış değişkenlerin sorumlu olmadığını anlamamızı sağlar. Sonuçta, durumlara nasıl tepki vereceğimizi her zaman seçebiliriz. Bu bağlamda iç kontrol odağımızı geliştirmek, en kötü zorluklara direnmek için kritik öneme sahiptir, çünkü koşullar bizi etkilese de, nihayetinde olayların gidişatını belirlemediğinin farkında olmamızı sağlar.

Öğrenilmiş çaresizlik müebbet hapis değildir. Unutmamalıyız ki hiçbir şey sonsuza dek sürmez. Deneysel olarak öğrenilmiş çaresizliği tedavi edeceği, azaltacağı ya da önleyebileceği gösterilmiş pek çok yöntem vardır. Öğrenilmiş çaresizliğe karşı bağışıklık kazandırma, öğrenilmiş çaresizliği beklenmedik hale getirme, batıl kontrol ve retroaktif terapi bu yöntemlerden bazılarıdır (Zimbardo ve Ruch, 1975; Akt., Erseven, 1993).

Kaynakça

Bulduk, S. (2002). Öğrenilmiş çaresizliğin genelleme sorunu: görev etkisi, Türk Psikoloji Dergisi,       17 (50), 77-88.

Erkuş, A. (1994). Psikoloji Terimler Sözlüğü. Ankara: Doruk Yayınları.

Ersever H. (1993). Öğrenilmiş çaresizlik. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Dergisi, 2 (26), 621-632

Gül, H. ve Oktay, E. (2009).  Türkiye’de ve Dünya’da kadınların çalışma hayatında yaşadıkları      cam tavan algıları üzerine kavramsal bir çalışma, Selçuk Üniversitesi İ.İ.B.F. Sosyal ve        Ekonomik Araştırmalar Dergisi, 9 (18), 421-436

Norman, D. (1988). The Psychology of Everyday Actions. İçinde D. Norman, The Psychology of            Everyday Things, New York:Basic Books.

Seligman, M. E. P. ve Maier. S. F. (1967). Failure to escape traumatic shock. Journal of         Experimental Psychology. 74, 1-9.

Seligman, M.E.P. (1975). Helplessness: On depression. development. and death. A series of books            in psychology. New York. W H Freeman/Times Books/ Henry Holt & Co.

Tutar, H. (2007). Örgütsel eylemsizliği açıklama aracı olarak öğrenilmiş çaresizlik, ‘İş, Güç’,   Endüstri İlişkileri ve İnsan Kaynakları Dergisi, 9 (4), 142-161.

Görsel Kaynakça

https://medium.com/@gbaykaall/%C3%B6%C4%9Frenilmi%C5%9F-%C3%A7aresizlik-learned-helplessness-nedir-%C3%B6rnekleri-nelerdir-nas%C4%B1l-ba%C5%9Fa-%C3%A7%C4%B1k%C4%B1l%C4%B1r-d1ae1edf473

https://tr.pinterest.com/pin/427490189629193913/,

Başak KILINÇ

Psikolojik Danışman