STRES BİR TIK ÖTEMİZDE

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 3 Dakikadır.

Bu yazıyı okumadan önce düşünün! İnternet yaşamınızı ne kadar etkiliyor? Gününüzün ne kadarını internette, sosyal medya hesaplarınızda geçiriyorsunuz? İnternete giremediğinizde tepkiniz ne oluyor? Eğer sosyal medya ve internet gününüzün büyük bir kısmını alıyor ve internete giremediğinizde kendinizi kötü hissediyor, stres yaşıyorsanız internet bağımlılığı hakkında düşünmelisiniz.

İnternet bağımlılığı genel olarak internetin aşırı kullanılması isteğinin önüne geçilememesi, internette geçirilen süreye gittikçe daha fazla ihtiyaç duyulması, internete bağlı olmadan geçirilen zamanın önemini yitirmesi, yoksun kalındığında aşırı sinirlilik, gerginlik, huzursuzluk gibi hallerin ortaya çıkması ve kişinin iş, sosyal ve ailevi hayatının giderek bozulması olarak tanımlanabilir (Bozkurt, Şahin ve Zoroğlu, 2016, s. 236).

Amerikan Psikoloji Derneği’nin 3-31 Ağustos 2016 tarihleri arasında Amerika’da yaşayan 18 yaş üstü 3 bin 511 yetişkin katılımcıyla yapmış olduğu anket de tam da bu konu hakkında. Çalışma Amerikalıların internet ve sosyal medya kullanımının stres seviyesini nasıl etkilediği üzerine. Anket sonuçlarına göre Amerikalıların neredeyse yüzde 90’ının elektronik posta kutularını, mesajlarını ve sosyal medya hesaplarını ya sık sık ya da sürekli kontrol ettikleri ortaya çıkıyor. Amerikan Psikoloji Derneği’ne göre, bu durum ciddi bir stres kaynağı. Yapılan ankette stres seviyesi 1-10 arasında puanlanmış bir skala ile belirleniyor. “1” az ya da sıfır stresi, “10” aşırı stresi göstermekte. Bu skalada sosyal medya, mesaj ya da elektronik posta kutusuna sürekli bakanlar, 5.3’lük, akıllı telefonlarını eline daha az alanlarsa 4.4’lük seviyede stres yaşamakta. Tatil günlerinde de işle ilgili elektronik postalarına bakan Amerikalılar, 6 puanlık stres derecesinde yer alıyor.

Araştırmaya göre elektronik cihazlarla sürekli bağlantı içinde olmak sadece yetişkinleri değil çocukları da olumsuz etkiliyor. Anne babaların yüzde 94’ü bu durumun farkında ve elektronik cihaz kullanım sürelerine sınırlama getirmeye çalışıyor. Yüzde 58’lik bir kesimse çocuklarının elektronik cihazlara adeta yapışık şekilde yaşadığını, sosyal medyanın çocuklarının fiziksel ve ruhsal sağlığı üzerindeki etkilerinden kaygı duyduğunu söylüyor. Çocukların internet kullanımında şüphesiz ki ailelerin önemi büyük. Ebeveynlerin kendileri de bağımlı oldukları için kötü bir örnek oluşturuyorlar. Çocuklarıyla kendileri ilgilenmek yerine onları akıllı cihazlara yönlendirip bu sorumluluktan kurtuluyorlar. İnternette geçirilen vaktin artmasıyla aile üyelerinin birbirine sağlıklı zaman ayıramadığı da göze çarpıyor ve araştırma bunu doğrular nitelikte; yüzde 45’i teknolojinin kendilerini ailelerinden kopardığını düşünüyor.

Araştırmadan elde edilen bulgulardan biri de, Amerikalıların yüzde 65‘inin ara sıra “dijital detoks” yapmanın, yani elektronik cihazlarını kullanmaya bir süre ara vermenin akıl sağlığı için önemli olduğunu düşünmesi. Dijital detoksun teknoloji kullanımına bağlı stresi azaltmanın en iyi yollarından biri olduğu düşünülüyor. Dijital detoksu uygulamak kulağa zor gelebilir. Ama teknolojik aletlerin, sosyal medyanın yarattığı stresi bir süreliğini de olsa omuzlarımızdan alması için değer. Hani eskiler sık sık şöyle söyler; “Nerede o eski günler?” İşte tam da bu söz için biraz eskiye dönmekte fayda var. Sanal ortamın soğukluğundan bir süre kurtulup gerçek hayatın o unuttuğumuz havasını solumak üstümüzdeki stresi atmamızda çok yardımcı olabilir. Ancak Amerikalıların yüzde 65’i dijital detoks yapmanın önemli olduğunu düşünse de gerçek anlamda uygulayanların oranı yalnızca yüzde 28.

Sonuç olarak toparlamak gerekirse; elektronik posta kutularına, mesajlarına ve sosyal medya hesaplarına sürekli bakanların stres seviyesinin, çok sık bakmayanlara oranla daha yüksek olduğu, sosyal medyada siyasetle ilgili meseleleri tartışmanın strese neden olduğu, sosyal medyanın yetişkinleri olumsuz etkilediği kadar çocukları da olumsuz etkilediği görülmektedir. Mobil cihazların ve sosyal medya ağlarının hızla gelişmesi günlük yaşamımızı ve birbirimizle iletişim kurma biçimlerimizi değiştirmekte. Sosyal ağlar, yüz yüze iletişimin yerini almadığı sürece, sosyal hayatı zenginleştirdiğinden söz edilebilir; ancak gerçek dünyadaki sosyal hayatın önüne geçtiğinde, sanal bir sosyal çevre ve sanal bir iletişim ile sınırlı kalmaktadır. Görüyoruz ki hemen hemen her yetişkinin hatta küçücük çocukların bile elinde elektronik cihazlar mevcut. Ama unutmamamız gerekiyor teknoloji hayatımızı kolaylaştırırken bir yandan da fiziksel ve ruhsal sağlığımız üzerinde olumsuz etkiler yapıyor ve bizler elimizdeki cihazların renkli dünyasına kapılan, edilgenleşen insan modeli haline geliyoruz.

Yararlanılan Kaynak:

1-https://www.amerikaninsesi.com/a/stresin-yeni-kaynagi-internet-ve-sosyal-medya-bagimliligi/3784035.html, 28.03.2017 tarihli internet haberi.

2-Bozkurt, H., Şahin, S., & Zoroğlu, S. (2016). İnternet bağımlılığı: güncel bir gözden geçirme. Çağdaş Tıp Dergisi6(3), 235-247.

Hazırlayan:

Büşra AKÇAY

Üsküdar Üniversitesi