TikTok ve Sosyal Medya Platformları Çerçevesinde Günümüz İnsanını Anlamak

Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 5 Dakikadır.

O, hastayken sizi yalancı gülüşleriyle aldatmaya, etrafındakileri sahte bir mutluluk içinde kandırmaya çalışan, derinliklerinde hasta ruhu ağlarken gülen gözleri!

Halit Ziya Uşaklıgil

Günümüz toplum yapısı, insanların birbirlerine yabancılaşmaya başladığı, diğerinin öteki gözünde kendi benliğini karşılaştırma amacı dışında pek bir öneminin kalmadığı bir toplum yapısı olarak belirtilebilir. Bireyselliğin ve bununla bağlantılı olarak mükemmeliyetçiliğin ön plana çıktığı günümüzde, bireyler toplumda var olabilmek veya ötekileştirilmemek adına çeşitli personalar takınmaktadır. Özellikle sosyal medya uygulamalarının yaygınlaşması ile birey, ihtiyaca göre çeşitli maskelere ve kimliklere bürünebilmekte veya bürünmek zorunda bırakılmaktadır.

Bu sosyal medya uygulamaları incelendiğinde nispeten daha eski olan Facebook, Twittter gibi uygulamalar daha yakın dönemde ise İnstagram, Snapchat ve özellikle TikTok gibi uygulamalar ile karşılaşılmaktadır. Günümüz toplumunun birer aynası sayılabilecek bu uygulamalarda, bireylerin yaşamlarına ve kimliklerine de ayna tutabilmek mümkündür. Örneğin, Türkiye 28.4 milyon kullanıcısı ile TikTok uygulamasının kullanımında dünya üzerinde 3.sırada yer almaktadır. (BBC News Türkçe, 2019). Aktif kullanıcıların yaş gruplarına bakıldığında ise kullanıcıların yüzde 35’i 11 ila 20 yaşlarındayken, yüzde 23’ü ise 21 ila 30 yaş arasındaki bireylerden oluşmaktadır (Euronews, 2019).

Kimi zaman kuşaklararası çatışmalara yol açsa da, kimi zaman kullanıcıları tarafından da eleştirilse sosyal medya ve internet kullanımı giderek artmaktadır. Bu durum yapılan araştırmalarla da ortaya konulmaktadır. Artan sosyal medya kullanımı yüz yüze iletişimi baltalamakta, eskinin yüz yüze iletişiminin yerini alan telefonlar, günümüzde de sosyal medya aracılığı ile yapılan paylaşımlara yerini bırakmaktadır. Sosyal medya platformları tarafından oluşturulan kısa vadeli, dopamin odaklı haz uygulamaları ile geri bildirim alan birey benliğini de bu yönde inşa etmekte veya düzenlemektedir.

Benliği, bireyi birey yapan her türlü duygu, düşünce ve davranışların bir bütünü olarak tanımlamak mümkündür. Bireyler, kendi benlik algıları ile yaşamlarını sürdürmekte kimi ve/veya çoğu zaman da toplumun ideal birey algısı ile yaşamlarına devam etmektedir. Birey, sosyal karşılaştırma yoluyla kendini toplumda yaşayan diğer bireylerle karşılaştırmaktadır. Özellikle görsel medyanın yoğun bulunduğu sosyal platformlar aracılığı ile birey, kendi benlik algısı ile toplumun kendisinden beklediği benlik algısını karşılaştırmaktadır. Örneğin, sürekli mutluluk pozları veren bireyin aldığı beğeni sayısı doğrultusunda kendi mutsuzluğu beğenilerle onaylanmayan birey bundan sonra mutlu olmasa bile mutluymuş gibi görünmeye başlayabilecektir. Aynı şekilde mutluluk pozları onaylanan birey de buna devam edebilecektir.

Bireyselliğin günümüzde ön plana çıktığı, toplumu gözleyen her bireyin gözlemleyebileceği bir durumdur. Günümüz toplum yapısı bireyin ön plana çıktığı ve toplumdan daha önemli olabildiği bir yapıya sahiptir. Bu bireysellik mükemmeliyetçiliği de beraberinde getirmektedir. Son yıllardaki araştırma verileri, sanayileşmiş dünyadaki bireylerin, sosyal olarak yukarı doğru bir karşılaştırma ile meşgul olduklarını, önemli bir statü kaygısı yaşadıklarını ve materyalizmi başkalarıyla ilişkili olarak hayatlarını mükemmelleştirmek için bir araç olarak benimsediklerini göstermektedir (De Botton, 2004; Marmot, 2004). Scott, Martin ve Schouten, 2014; Akt.Curran ve Hill, 2019). Kısacası bireyler, sosyal statüsü, başarısı ve toplumda kabul edilirliği yüksek bireylerle kendisini karşılaştırma yoluna gitmektedir. Bu tip bireyleri mükemmel kabul eden birey, bu bireylere benzemeye çalışmakta, benzeyemediği zamanlarda da negatif duygulanımlara kapılabilmektedir. Smith ve ark. (2016, 2017), sosyal beklentiler odaklı mükemmeliyetçiliğin zaman içinde depresif belirtilerde ve intihar düşüncelerinde artışa yol açtığını ve bu artışın daha büyük artışa işaret ettiğini belirtmiştir (Akt. Curran ve Hill, 2019).

Curran ve Hill’in (2019) kohort analizi yöntemiyle ABD, Kanada ve İngiltere örnekleminde 41.641 birey üzerinde yaptığı araştırma 1989’dan 2016 yılına kadar mükemmeliyetçiliğin tüm türlerinde doğrusal bir artışa işaret etmektedir. Mükemmeliyetçilik boyutunda, rekabete dayanan mükemmeliyetçilik, sosyal medya aracılığıyla bireylerin yeteneklerini kolay yoldan sergileyebildiği, bunu sürekli yapabildiği bir sosyal yaşam biçimini almıştır. Günümüz insanı bu mükemmeliyetçi rekabet anlayışına ayak uydurarak bu sosyal yaşam biçiminde yer almış ya da buna ayak uyduramayarak ve adeta acı bir deneyim yaşayarak kendi benliği ile baş başa kalmıştır. Bir kısmı ise bu sosyal yaşam biçimini reddederek ikinci dünya savaşı sonrası kuşağın yaşam biçimini kabul etmiştir.

Markus ve Kitayama’ya göre, herhangi bir zamanda toplumun baskın kültürel değerleri, aile, ekonomik, politik gibi sosyal ve sivil kurumlarının normlarına yansıyabilmekte ve bu kurumlar bireysel tutumları, değerleri, inançları ve kişilikleri şekillendirebilmektedir (Akt. Curran ve Hill). Kısacası günümüz bireyi, toplumsal yapıda yerini alan bireyselcilik ile kendini önemli kabul etmiş, kendi toplumsal normlarını oluşturmuştur. Başarının, sosyal statünün, sosyal kabulün önemli olduğu bu normda, norma uygun öteki olma yarışına katılmış, gerçek benliğini arka planda bırakarak ötekinin veya kabul edilen normların benliğine bürünmüştür. Bürünemeyen bireyler ise ötekileştirilme veya yalnızlık ile bunu acı bir deneyim olarak deneyimlemişlerdir.

Diğer taraftan bu durumu acı bir deneyim olarak deneyimleyen bireyler ise TikTok benzeri uygulamalara tutunmuştur. Türkiye’de 28.4 milyon kullanıcıya sahip olan TikTok diğer sosyal medya uygulamalarından farklılaşmaktadır. 15 saniye gibi kısa videolar çekilebilen TikTok uygulaması, geliştirdiği algoritma ile kullanıcılarının etkileşim içinde olduğu benzeri içerikleri kullanıcılarının karşısına çıkarmaktadır (BBC News Türkçe, 2019). TikTok içerikleri incelendiğinde, içerikler diğer sosyal medya platformlarındaki içeriklerden farklılaşmaktadır (Şu link üzerinden içerikler incelenebilir: https://twitter.com/notiktok). Bu uygulamayı kullanan bireyler, toplumsal yapıyı ve yaşamı tüm çıplaklığı ile göz önüne sermektedir. Adeta öteki gibi olma yarışında gerçek benliğini yüz üstüne çıkarabilmekte ve gerçek benliği ve kimliği ile toplumun bir kesiminde kabul görmeye çalışmakta, bende varım diyebilmektedir. Görünür olma yarışı veya merakı, toplumda onay veya kabul görme arayışı bu uygulamalara kişiyi bağımlı hale getirebilmektedir.

Sonuç olarak, bireyler bu sosyal iletişim biçiminde kendi varlığını ortaya koymakta, kendi benliğini oluşturmakta, rekabetçi bireysellik yarışına katılmaktadır. Kısa vadeli de olsa toplumda kabul görmekte, bu kabulün verdiği geçici haz ile mutlu olmaya çalışmaktadır. Mutsuzluğun kabul edilmediği, normallik ve anormalliğin toplumun çoğunluğu tarafından belirlendiği bu sosyal medya iletişiminde kendi mutluluğunu bulabileceği yollar aramaktadır. Toplumdaki diğer personalarına, kendi benlik algısına bir de sosyal medya için ideal bir benlik ve persona yaratmaktadır. Haz odaklı yaşam, bireyin geçici haz veren uygulamalara yönlenmesine yol açabilmektedir.

Tüm bu bilgiler dışında sosyal medya platformlarının pedofili, cinsel istismar ve taciz, şiddet vb. olumsuz durumlara yol açabilmesi ve bunlara maruz kalmayı kolaylaştırması da bu platformların ciddi olumsuz etkileri olarak ortaya konulabilir. Özellikle çocukların savunmasız oldukları düşünüldüğünde, sosyal medya odaklı toplum yapısının en azından çocuklardan uzak tutulması önemlidir.

Engin Geçtan (2002) günümüz insanına şu şekilde vurgu yapmıştır: “Günümüz dünyasında “mışçasına ilişkiler” salgın halinde, İnsanlar birbirlerine ulaşamaz birbirlerini hissedemez haldeler. Bu arada “sohbet”in yerini “karşılıklı ya da çoklu monologlar” ve “geyik”; “keyfin yerinin gürültüyle uyarılma eşliğinde eğlence aldı. Giderek artan sayıda insan, monologlarına dinleyici talep eder nitelikte.”

Ötekine rağmen, ötekileşmeden kendi benliğini kabul eden ve birbirini önemseyen, gerçek kimliği ile toplumda yer bulabilen, koşulsuz kabul ve sevginin hüküm sürdüğü bir toplum dileğiyle…

Not: Bu yazım ile yaklaşık 2 yıldır editör olarak görev yaptığım Psikogündem ekibine veda etmiş bulunuyorum. Editörlük koltuğunu 2 yıldır ekip arkadaşım olan Melisa BURAN’a devrediyorum. 2 yıldır Psikogündemi takip eden siz değerli okuyucularımıza ve başından bugüne kadar ekip içerisinde yer alan ve istikrarlı bir şekilde psikogündemi bu günlere taşıyan tüm çalışma arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Sürç-i lisan ettiysek affola…

Okan USLU

Psikolojik Danışman

Kaynakça

  1. BBC News Türkçe (2019, 1 Ağustos). TikTok’un İki Yüzü [Video]. Erişim adresi: https://www.youtube.com/watch?v=1FURmgQJYHY
  2. Curran, T. ve Hill A.P. (2019). Perfectionism is increasing over time: A meta-analysis of birth cohort differences from 1989 to 2016. American Psychological Association Psychological Bulletin, 145(4), 410–429. Erişim adresi: http://dx.doi.org/10.1037/bul0000138
  3. Geçtan, E. (2002). İstanbul: Metis Yayınları.
  4. Sun, G. (2019, 13 Şubat). Türkiye TikTok uygulamasını dünyada en çok kullanan 3’üncü ülke oldu. Erişim adresi: https://tr.euronews.com/
  5. Uşaklıgil, H.Z. (2016). Aşk-ı memnu (günümüz Türkçesiyle. (1.Baskı). (E. Aydın, çev.) İstanbul: Can Yayınları

Görsel Kaynakça

  1. https://www.sv.uio.no/sai/english/research/news-and-events/news/2017/–people-feel-that-social-media-is-somewhere-they-.html
  2. http://joeunfiltered.com/socialmediatips/
  3. https://www.nytimes.com/2018/01/18/well/family/more-college-students-seem-to-be-majoring-in-perfectionism.html
  4. https://www.healthyplace.com/blogs/traumaptsdblog/2018/03/complex-ptsd-and-perfectionism