
Yalom (2014), “Biz aslında bir anlamı olmayan, evrene fırlatılmış olmanın verdiği rahatsızlıkla baş etmek zorunda olan, anlam arayan yaratıklarız.” derken insanın sonu olmayan anlam arayışına vurgu yapmıştır. Birey yaşamı boyunca sürecek anlam arayışında kimi zaman Diyojen misali elinde bir fenerle arayışını sürdürmekte kimi zaman ise sönen fenerinin karşısında güneşin doğmasına ihtiyaç duymaktadır.
Yaşamı boyunca bir şeyleri anlamak ile mücadele eden insan, çağlar boyunca yine en çok kendi kendini anlayabilmek için çabalamıştır. Bu yolculukta en önemli noktalardan biri de kuşkusuz bireyin yaşamına eşlik eden diğer bireyleri anlamak için gösterdiği, göstermek durumunda olduğu çabalardır. Bu çabaları kapsayan en önemli kavram olan empati, bireyin başka bir bireyin düşünce, duygu ve davranışlarına dikkat verip onun duygu, düşünce ve davranışlarını kendi benliğinin de bilincinde olarak hissetmesi ve anlaması, anladıklarını ona hissettirmesi olarak tanımlanabilir. Empati bir bireyin, başka bir bireyin yaşadıklarını anlaması için kendini onun yerine koyarak (burada bireyin kendisinin farkında olması önemlidir) yaşadıklarını anlaması ve anlamlandırmasıdır.
Empati ile ilgili yapılan güncel bir araştırma bireyin duygu durumu ve empati kurabilme kapasitesi arasındaki ilişkiye vurgu yapmaktadır. Cenevre Üniversitesi’nde Emilie Qiao-Tasserit ekibi ile yaptığı çalışma sonucunda bireyin olumsuz duygularının beynin başkalarının acı yaşam deneyimlerine ilişkin hassas olma kapasitesini baskıladığı sonucuna ulaşmışlardır (“Moral Bozukluğu Empatiyi”, 2018).
Negatif duyguların beynin ön insula ve orta singulat korteks bölümlerinde baskı oluşturarak bireyin başka bir bireye karşı empatik tepki vermesini engellediği sonucu, empatinin beyin yolculuğu hakkında önemli bilgiler vermektedir. Özellikle singulat korteksin asıl görevi beynin empati ve karar verme sürecini düzenlemektir. Görülmektedir ki bireyin içinde bulunduğu güncel duygu durumu başkalarının ağrıya ilişkin tepkilerini değiştirebilmektedir (Qiao-Tasserit, Corradi-Dell’Acqua ve Vuilleumier, 2017).


Tasserit ve ekibinin yapmış oldukları ikinci deney de bu durum hakkında önemli bir örneği sunmaktadır. Buna göre bir grup deneğe negatif video izletilmiş [The Shining(Cinnet) 1980 filminden bazı sahneler izletilmiştir], daha sonra deneklere gösterilen nötr yüz ifadeleri karşısında deneklerin bu yüz ifadelerini daha olumsuz algıladığı görülmüştür. Daha sonra katılımcılara pozitif video izletilmiş [When Harry Met Sally (Hary Sally İle Tanışınca) 1989 filminden bazı sahneler izletilmiştir] ve daha sonra negatif video sonrası gözlenen olumsuz algılama süreci gözlenmemiştir. Bu durum da şunu göstermektedir ki olumlu duygulanım beyin için normalleştirici bir özelliğe sahiptir ve artan olumlu duygulanım bireyin empatik tepki vermesinde ve kişilerarası farklılıkları ortadan kaldırılmasında etkilidir (Qiao-Tasserit ve diğerleri, 2017).
Duyguların bireyin hayatındaki önemi ve etkisi göz ardı edilemez. Birey bir robot olarak tanımlanırsa onu harekete geçirecek pillerden birinin de kuşkusuz duygular olduğu söylenebilir. Olumsuz duygu durum karşısında kuvvetle muhtemel içine kapanacak, kabuğuna çekilecek olan birey, kendi problem ve olumsuz duygusuna odaklanarak izole bir hale gelecektir. Olumsuz durumda pili biten bir birey, asıl hedefi olan “bireyi anlamak” noktasına da ulaşamayacaktır.
Duygu durumunun empatiyi etkilemesi ile ilgili empatik özen ve empatik sıkıntı olmak üzere iki tür empatiden söz edilmektedir. Empatik özen olarak annenin çocuğuna karşı göstermiş olduğu empati yani koşulsuz ve sürekli bir empatik anlayış olduğu söylenebilir. Klimecki’e göre ise başkası bir problem durumuyla karşılaştığında empatik sıkıntı ortaya çıkıyor ve bu sayede birey başkalarının acısı karşısında yok olmama adına bir nevi savunma mekanizması göstererek kendini koruyor (“Moral Bozukluğu Empatiyi”, 2018). Bireyin kendini geri çekmesi, zayıf sağlık ve tükenmişlik durumu, negatif duygular ve kendine yönelmiş duygular empatik sıkıntının temelini oluşturmaktadır (Klimecki ve Singer, 2016). Bu açıdan bakıldığında başkasının acısı karşısında empatik sıkıntı sürecine yönelen bireyin karşısındaki bireyi anlaması ve ona empatik yaklaşması mümkün gözükmemektedir.

Yapılan çalışmalar düşünüldüğünde deney 2’de bireylerin olumsuz video karşısında nötr ifadeleri olumsuz algılama eğilimlerinin pozitif videolar izletildikten sonra yok olduğu gözlenmiştir. Buradan iki sonuca ulaşılabilir. Bireyler mutlu oldukları zaman karşılaştıkları olumsuz durumlar karşısında olumsuz hissedebilir. İkinci olarak mutsuz olan bireyler en basitinden olumlu film ve müziklerle bile daha mutlu hale gelebilir. Bu anlamda yaşamdaki olaylara pozitif bakmak hem bireyin kendi iyi oluşunun hem de çevresindeki bireyleri daha iyi anlamasının anahtarlarından biri olarak gözükmektedir.
Biyolojik yapının insan ve davranışlarına etkisi kuşkusuz ki yadsınamaz. Ancak daha önce yazılan yazılar da göstermiştir ki bireyin pozitif ve olumlu bakış açıları ile olaylara ve kişilere yaklaşması, olumlu yeni deneyimler elde etmesi bireyi biyolojik olarak da olumlu etkilemektedir. Örneğin Dutton (2013), Olağan Psikopatlar adlı eserinde kitap okumanın ilgili korteks yatağına çeşitli yeni nöral yollar kazandırdığını ve bireyin dünyaya karşı bakış açısını değiştirdiğini ifade etmektedir. Buna göre kitap okumak bireyin başka bireylerin yaşamlarına karşı daha hassas olmasını sağlamaktadır. Bu anlamda kitaplar empati sürecine pozitif katkılar sunmaktadır.
Bir şeyin iyi veya kötü olmasının olayın gerçekliğinden ziyade biraz da bireyin kendi bakış açısı ile ilgili olduğu düşünüldüğünde olaylara olumlu bakmak hem bireyi daha olumlu duygulara gebe kılmakta hem de diğer bireylerle ilişkilerini düzenlemektedir. Olumsuz duygulara kapanıp bireylerin birbirlerine yabancılaşmasından ziyade olumlu duygulara odaklanıp bireyleri daha iyi anlayıp daha “anlaşılır” bir dünyada yaşanabilir.

Ali Lidar (2015), “Ah canım insanlar sorarım size: Sizinle biz, birbirimizi nasıl anlayabiliriz?” diye sormaktadır. En basitinden birey, dinlediği müzik türünü, izlediği filmin kategorisini dahi değiştirerek başka bir bireyi anlama noktasında önemli adımlar atmış sayılırken şunu da sormadan geçmemek gerekir: “Ah canım insanlar sorarım size: Sizinle biz, birbirimizi anlamak için neyi bekliyoruz?”
Okan Uslu
Psikolojik Danışman
Kaynakça
- Dutton, K. (2013). Olağan psikopatlar: Ermişler, casuslar ve seri katillerden hayat dersleri (C. Duran, Çev.). İstanbul: Domingo Yayınevi. (Orijinal çalışma basım tarihi 2012).
- Klimecki, O., Singer, T. (2011). Empathic distress fatigue rather than compassion fatigue? Integrating findings from empathy research in psychology and social neuroscience. Erişim adresi:https://www.researchgate.net/publication/288980407_Empathic_Distress_Fatigue_Rather_Than_Compassion_Fatigue_Integrating_Findings_from_Empathy_Research_in_Psychology_and_Social_Neuroscience
- Lidar, A. (2015). Tesirsiz parçalar. İstanbul: Müptela Yayınları.
- Moral bozukluğu empatiyi nasıl etkiliyor? (2018, 15 Ocak). Erişim adresi: http://www.bbc.com/turkce/vert-fut-42692080
- Qiao-Tasserit, E., Corradi-Dell’Acqua, C., Vuilleumier, P. (2017). The good, the bad, and the suffering. Transient emotional episodes modulate the neural circuits of pain and empathy. Neuropsychologia, 1-57. doi: https://doi.org/10.1016/j.neuropsychologia.2017.12.027
- Yalom, I.D. (2014). Annem ve hayatın anlamı (Z. İyidoğan Babayiğit, Çev.). İstanbul: Kabalcı Yayıncılık. (Orijinal çalışma basım tarihi 1999).
Görsel Kaynakça:
- https://pixabay.com/tr/smilies-ifadeler-özellikle-özellik-1607163/
- http://bigthink.com/21st-century-spirituality/the-case-against-empathy-2
- http://www.wupr.org/wp-content/uploads/2016/03/empathy-2.png
- https://images-na.ssl-images-amazon.com/images/M/MV5BZWFlYmY2MGEtZjVkYS00YzU4LTg0YjQtYzY1ZGE3NTA5NGQxXkEyXkFqcGdeQXVyMTQxNzMzNDI@._V1_UX182_CR0,0,182,268_AL_.jpg
- https://images-na.ssl-images-amazon.com/images/M/MV5BMjE0ODEwNjM2NF5BMl5BanBnXkFtZTcwMjU2Mzg3NA@@._V1_UY1200_CR85,0,630,1200_AL_.jpg