Bu Yazıyı Tahmini Okuma Süresi: 3 Dakikadır.

6 yaşında dünyanın en büyük derdine sahip olabilirim. Hayatımın alt üst olmasının sebebi olan bir baş belam var. Düşünün bir kere eskiden bir muzu tek başıma yerken şimdi ikiye bölerek yarısını ona vermek zorundayım. Derdim muzu yarım yemek değil muz derdimi anlatmak için bir metafor sadece. Burada bahsetmek istediğim artık anne ve babamın sevgisini benimle paylaşacak birinin olması. Onu tanımıyorum ve nedir, neden bizim evde, annem neden onunla daha çok ilgileniyor bilmiyorum.

Anne ve babamı çok özlüyorum. Eskiden annemle oyun oynardık, kek yapardık, beraber çizgi film izler onun üzerine yorumlar yapardık, bahçeden kozalak toplar onları renkli renkli boyardık. Babam beni parka götürürdü. Eve döndüğümüzde en büyük lego kulesini kim yapacak yarışına girerdik. Şimdilerde babam eve gelir gelmez ona sarılıp anneme onun bir ihtiyacı olup olmadığını soruyor. Annem sürekli onunla beraber. Gece onun için yataktan kalkarken yakaladım birkaç kez. Ne yaptığını soruyorum, onun acıktığını ve onu doyurmak için kalktığını söylüyor. Ben gece kalkıp hiç annemle yemek yemedim. Benimle neden yemiyor? Onun altını değiştiriyor, gazını çıkartıyor, yemeğini elleriyle yediriyor. Bense önüme konan yemeği kendim yemeliymişim artık, ben abi olmuşum. Abi olmayı ben istemedim ki. Benim inatlaştığımdan yana yakınıyor annem, huysuz olmuşum. Hiç yapmadığım şeyleri yapar olmuşum. Birkaç gece altıma kaçırdım. Bunu bilerek yaptım. Benimle ilgilenmelerini istedim. İnatlaşıyorum çünkü beni eskisi gibi sabırla, anlayarak dinlemiyorlar.

kardeş kiskançliği ile ilgili görsel sonucu

Beni okula gönderiyorlar. Onunla baş başa kalınca bensiz çok eğlenirler mi? Parka giderlerse ya da oyun oynarlarsa? Öğretmene karnım ağrıyor desem gönderir mi eve? Bazen kendimi derslere veremiyorum, dikkatim dağılabiliyor. Eve gelince saldırgan, hırçın olabiliyorum. Okulda tüm günü stresli geçiriyorum, aklımda sorular oluyor. Ev ödevlerimi eskiden annemle yapardık. Şimdi ya babamla yapıyorum ya da tek başıma yapmak zorunda kalıyorum. Eve gelen misafirler bana gülüyor. Masum bir gülme değil bu. Sanki bana “nasıl da anne-babanı elinden aldı?” mesajı veriyorlar. Annemle sürekli onun hakkında konuşuyorlar. Çok kaygılıyım. Bazen kendimi parmağımı emerken buluyorum. Geçenlerde de öğretmenimin eşyalarını izinsiz aldım. Arkadaşlarımı hırpalamaya başladım. Bir şeyler ters gidiyordu ama kaygımın sebebini anlamıyordu kimse. Oysa sebep annemin kucağındaydı tam da. Okula çağırıldılar. Rehber öğretmenle konuştular ve konuşma sonrası her şeyi fark etmişlerdi.

İlgili resim

Evde bir hareketlenme vardı. Annem beni karşısına alarak problemlerimden bahsetmek istedi. Babamla alış verişe çıktık. Eve gelince yerde yuvarlandık. Pudingini kim önce yiyecek yarışması yaptık. Anneme sofra kurarken yardım ettim. Bir akşam annem bebeklik albümümü çıkardı. Bebeklik hallerimi gösterdi. Bana bir zamanlar benimde bebek olduğumu ve ihtiyaçlarımı karşılayamadığım için anne ve babama ihtiyacım olduğunu anlattılar. Annem beni de geceleri doyurup benim de altımı değiştirmiş. Öyle şaşırdım ki. Şaşırmakla kalmayıp kaygılarımın azaldığını hissettim. Sonra babam da bana kendi çocukluğunu ve kardeşlerini anlattı. Daha sonra hep birlikte oyunlar oynadık. Müzik açtık annem, babam, ben ve bize ihtiyacı olan kardeşimle dans ettik. Ona biberonla sütü ben içirdim ve annem bunun için beni tebrik etti. Kardeşin ne demek olduğunu, anne babamın bana olan sevgilerinin azalmadığını sadece benim gibi kardeşimi de sevmeleri gerektiğini, her şeyin aslında eskisi gibi olduğunu, ikinci plana atılmadığımı öğrendikten sonra normal hayatımıza geri döndük. Artık büyüklerin dediği gibi normal bir çocuk olmuştum.

Zehra AVŞAR

Psikolojik Danışman ve Rehber Öğretmen