Yönetmenliğini Larisa Shepitkonun yaptığı tımanış filmi ikinci dünya savaşında alman birliklerine karşı savaşan bir grup partizanın kaçışlarını ve durumlarını anlatan bir savaş dramasıdır.İlk başlarda tipik bir savaş filmi gibi başlasa da film yiyecek aramak için bir eve gönderilen sotnikov ve rybak adlı iki partizanın yakalanmasıyla farklı bir boyuta geçer.Film sadece fiziksel şiddet ve korkuya değinmekle kalmaz insanların savaş esnasında yaptıkları seçimler sonucu insanlığın sınırlarında bir yolculuğa götürüyor bizi.
Rybak ve Sotnikov yakalandıktan sonra karakterlerin hayatta kalma mücadelerinden çok bir sorgulama dönemleri başlar. Sotnikov yaralı ve hasta rybak ise fiziksel anlamda güçlüdür.Güçlü olanın direneceği zayıf olanın çözüleceği beklenirken Sotnikov direnir,Rybak ise işkence bile görmemesine rağmen çöker.Filmde bu detay soruşturma odasında Ryabak’in yaşamamız gerek dediğinde Sotnikov’un bir polis olarak mı? Demesiyle bariz bir şekilde görülüyor.Materyalizm ve idealizm arasındaki farkı bu iki karaktere bakarak görebiliriz.Zor koşullar altında ölümü göze almak ile maddi yaşamı tercih etmenin kişisel bir tercih olması.
Filmin genelinde insan yüzlerinde savaşı açlığın yarattığı korkuyu görürüz ve nedeni belli olmayan bir şekilde insanlar ürkütücü bir şekilde yaşama tutunmaya çalışırlar.Bu korkunun verdiği duygunun yansıması olarak rybak alman birliklerine katılır. Yani Rybak’i ölüm korkusu toplumsallaştırmıştır. Fakat aynı şeyi Sotnikov’da görmeyiz o idealleri uğruna ölümü göze alır.
Sotnikov’un ölüme gidişi ise dört mahkumla birlikte meydanda kurulan dar ağacında olur ölümle artık burun buruna gelmiştir ölümle karşı karşıya geldiğini anlayan karakter tam o anda önünde sallanan ufak bir saman kağıdına dikkat kesilir. İnsanın öleceğini anladığı an en ufak şeyleri bile dünyanın en önemli bir parçasına getirebiliyor.
Filmin ismi Tırmanıştır fakat filmde tırmanışa dair bir öğe görmek imkansızdır. Belki de savaşla mücadele ederken hayata tutunma çabalarıdır tırmanış; belki de tam tersi materyalizm ve idealizm ,yaşam arzusu ve ölüm korkusu gibi zıtlıkların arasında debelenirken bir derine batışın anlatımıdır.
Filmde savaş ortamında dahi insanın içinde bulunan zıtlıkların yine devam ettiği ve bu zıtlıkların maksimum dereceye ulaştığı anda yapılan seçimlerin radikal olduğu güzel bir şekilde anlatılmış diğer yandan yapılan seçimleri iyi ya da kötü olması hakkında göndermeler yapmasıysa verilmek istenen zıtlıkları biraz manipüle etmiştir.
Şerife CEYLAN – Akdeniz Üniversitesi